Seksen yaşındayım ve geçen yıl, yetmiş sekiz yaşında ölen eşim, son nefesini vermeye yakın, “var mı bir isteğin?” diye sorduğumda Kedilerden nefret eden bana dedi ki, “lütfen kedimize iyi bak…” Evimizdeki kedinin, eşimin değil, ikimizin de kedisi olduğunu, evladımız olduğunu daha yeni anlayabildim. Meğer bir kedide eşimin kokusunu, sevgisini,
Anlamıştım, bugün temizlik yapmaya başladığımda bir şey olacağını duyumsamıştım. Senin “selamlarını” ajan sezgisiyle hissediyorum. Meğerse sırların varmış, hem de sehpa büyüklüğündeki bu kitap kadar kocaman sırların! Bravo, teşekkürler, Nâzım! Az bulunur, mükemmel bir kitap. Herhalde şimdi evimizdeki en güzel kitap. Senin kendi yazdıklarını
Seksen yaşındayım ve geçen yıl, yetmiş sekiz yaşında ölen eşim, son nefesini vermeye yakın, “var mı bir isteğin?” diye sorduğumda, kedilerden nefret eden bana dedi ki, “lütfen kedimize iyi bak…” Evimizdeki kedinin, eşimin değil, ikimizin de kedisi olduğunu, evladımız olduğunu daha yeni anlayabildim. Meğer bir kedide eşimin kokusunu, sevgisini,
Seksen yaşındayım ve geçen yıl, yetmiş sekiz yaşında ölen eşim, son nefesini vermeye yakın, “var mı bir isteğin?” diye sorduğumda, kedilerden nefret eden bana dedi ki, “lütfen kedimize iyi bak…” Evimizdeki kedinin, eşimin değil, ikimizin de kedisi olduğunu, evladımız olduğunu daha yeni anlayabildim. Meğer bir kedide eşimin kokusunu, sevgisini,
(Çok güzel bir yazı, okumanızı istedim)
😔😢😢
Seksen yaşındayım ve geçen yıl, yetmiş sekiz yaşında ölen eşim, son nefesini vermeye yakın, “var mı bir isteğin?” diye sorduğumda, kedilerden nefret eden bana dedi ki, “lütfen kedimize iyi bak…” Evimizdeki kedinin, eşimin değil, ikimizin de kedisi olduğunu, evladımız olduğunu daha yeni anlayabildim.
" Geceleri odama gelip iyi geceler, diyecek bir baba istiyorum. Başımı okşasın. Odama girdiğinde üstümü açtıysam usulca örtsün. Yanağıma, alnıma bir iyi uykular öpücüğü kondursun. "
Herkesin sana bu kadar kolayca ulaşabildiği yerde, sana en uzak kalan kişi benim. Seni bu dünyada en çok seven, seni en çok düşünen, sana en çok değer veren kişi, senin için canından, her şeyden vazgeçebilecek kişi aynı zamanda sana bu dünyada en uzak olan kişi.. Başkalarıyla görmeye dayanamıyorum seni. Benimleyken bir nebze olsun bastırabildiğim
Ah be Taner abi!
İçinden geçenleri okurken -Esra'ya duyduğun aşkla ilgili- biraz kızdım sana. Belki biraz dayatılmış tabulardan dolayıdır sana kızmam ama sen anlattıkça, seni dinledikçe sana hak vermedim de değil. Hani bir yerde Enis Bey'in eşinden ayrılıp kendinden yaşça küçük olan -kim ne derse desin- Aytenciğine gidişini anlatmıştın.
Film izler gibi okuduğum harika bir kitaptı Billy Milligan'ın Zihinleri. Yazar olanı olduğu gibi yazdığı için biraz daha kolay okudum. Çok etkilendim; farklı açılardan bakmayı denedim, empati yaparak okumayı, onu anlamayı çalıştım. Hiçbir kitapta anlatılanı bu kadar özümsemeye çalışmamıştım. Anlatılanların gerçek olması, gerçek olanın olduğu gibi yansıtılması bu çabalarımı destekledi.
Kitabı genel anlamda çok beğendim. Üzüldüm, kederlendim, tebessüm ettiğim anlar bile sınırlıydı. Sonra yüzümde tebessüm oluşacak kadar az mutlu zamanlar geçiren 24 kişilikli Billy'e biraz daha üzüldüm. En merak ettiğim şey de şu oldu. Evet kitap bitti ama ya Billy'nim hayatı? Anlatılanlardan sonra ne oldu? Hastalığı geçmese bile geriledi mi? Gerçekten bu süreci de çok merak ediyorum. 54 yıllık hayatında bir gün yüzü görememiş mi gerçekten? Ah Billy sana yapılan haksızlıklar karşısında sadece bunları okuyabiliyor olmama çok üzüldüm. Hayatta travmaların farklı boyutları olduğunu tabi ki biliyordum ama senin hikayen çok başkaydı. Yaşarken göremediğin değeri umarım şimdi görüyorsundur.
BUGÜN ÇOCUĞUNUZA SARILIN
"CANINIZ YANMAZ"
demiştin ve bunu herkese duyurmak istemiştin. Bugün senin çocuk yanına sarılmak istiyorum umarım hissedersin.
Evden çıkarken girişteki ışığı açık bırakıyorum. Çıkarken açıyorum. Gündüz bir yere gitsem bile, yarım saat için çıksam, dönerken dostlarla beraber gelecek olsam bile açık bırakıyorum.
Tozlu camlarımızın ardında yeşil bahar hissediliyor. Gecikti bu yıl bahar, güneşsiz ve öylesine soğuktu ki, sanki hasta gibiydi.
“Sensiz” diye adlandırabileceğim