Keşke Gerçek Olsa için çok uç bitti demiştim. Meğer ikinci kitabı varmış. İşte geciktirmeden çevirdiler ve yazarın diğer kitaplarını da çevirmişler. Buna çok memnun oldum çünkü esprili, akıcı ve merak uyandırıcı yazımını sevdim.
İlk kitapta stajyer doktor -tam bir meslek aşığı- olan Lauren bir kaza geçirmiş ve bu kaza sonrası komaya girmişti. Sonra ne mi oldu? İşte burdan sonrası büyülü gerçeklik gibi devam ediyor, fantastik diyemeyiz. Çünkü Laure'nin bedeni komadayken ruhu hastane odasını terk edip evine gidiyor. Ve evin artık yeni bir sahibi var, Arthur. Eh Arthur'un bir ruh ile arkadaşlık kurduğunu anlaması epey zaman alıyor.
Bir sürü bir şey oluyor. Ama esas sorun ailesi bile Lauren'den vazgeçmişken Arthur'un ondan vazgecmeyip bedenini hastaneden çalmasiydi. Peki, ikinci kitapta neler oluyor?
Arthur onu unutmak için şehirden ayrılıyor ve bir süre sonra geri dönüyor. Komadayken bir ruha aşık olmak ve o kişinin uyandığında onu tanimamasi korkunç bir şey olsa gerek. Ama Arthur onu unutmuyor. Bu ikili nasıl yeniden birleşiyor, diye soracak olursanız; Arthur bu kez kaza geçiriyor.
Paul'a çok güldüm. Zavallı adam dostu için iki kez hastaneden hasta kaçırdı. O kadar güldüm ki, hele o ameliyathaneye sahte doktor olarak girişi ve ordaki muhabbet. İster istemez Kendi dostlarımı düşündüm. Benim için aynı şeyi yapacak 3 5 sağlam dostum var
Ve hikaye mutlu son
Epope, dehşet ve ibretle tavsiye eder