AKINCILAR ?..
*Gaza kim ettiler Allahu ekber Dediler her nefes Allahu ekber* Aşıkpaşazâde'nin, dillerinden bir nefes dahi Allahu Teâla'yı düşürmeyen ve onun uğrunda gazâdan başka bir iş düşünmeyen yiğit dilâverler diyerek övdüğü Osmanlı akıncıları, hafif süvari birliklerindendir. Temelinin Osman Gazi zamanında Köse Mihal tarafından atıldığı rivayet olunur. Uç
Sayfa 61 - Kartal Kanatlı YiğitlerKitabı okudu
Bu ara kendimi toprağa çok yakın hissediyorum. O kadar seviyorum ki toprağı İçine giresim geliyor.
Sayfa 60 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 3. Basım, Mayıs 2014.Kitabı okudu
Reklam
Bu aralar kendimi toprağa çok yakın hissediyorum O kadar seviyorum ki toprağı İçine giresim geliyor.
Sayfa 60 - YönlenmeKitabı okudu
Ayrıca Gretchen'in kitaplığında Gustav Freytag'ın “Alacak ve Verecek” hesabını gören eseriyle Goethe'nin “Gönül Akrabalıkları” üzerine bir eseri, ayrıca “Rasputin ve Kadınlar” adını taşıyan bol resimli kalın bir cilt gözüme çarptı. Uzunca bir duraksamadan sonra -seçme yapmak için elimin altında fazla bir şey yoktu, dolayısıyla acele karar veremiyordum- neye el attığımı bilmeden, sadece içimdeki o malûm sese uyarak ilkin Rasputin'e, sonra Goethe'ye uzandım. Bu ikili uzanış da hayatımı, hiç değilse trampetimden ayrı olarak yaşamaya yeltendiğim hayatı belirleyip etkiledi ileride. Oskar'ın Akıl ve Ruh Hastalıkları Kliniğinin kitaplığını bir kültür açgözlülüğüyle odasına taşıdığı bugüne kadar da Schiller ve Schiller gibilerine boş yeriyor, Goethe ile Rasputin arasında, üfürükçüyle allâmei kül arasında, kadınları kendine bent eden o karanlık ruhlu kişiyle, kadınlarca bent edilmeye can atan o aydınlık ruhlu ozanlar kralı arasında bocalayıp durdum. Zaman zaman kendimi daha çok Rasputin'e yakın görmüş, Goethe'nin hoşgörüsüzlüğünden çekinmişsem, bunun suçu içimde uyanan o hafif kuşkudaydı. Eğer Goethe'nin yaşadığı zamanlarda trampetini böyle konuştursaydın Oskar, Goethe sende tabiata bir aykırılık görür, seni tabiata aykırılığın ta kendisi olarak mahkûm eder, işte öylesine gayri tabii bir kasılma gösterdiği halde şimdiye kadar senin hayranlık duyup özenmeye çalıştığın kendi tabiiliğini pek tatlı çerezlerle beslerken, seni yumruğuyla olmasa bile “Renkler Öğretisi” adındaki eserinin kalın bir cildiyle vurup yere sererdi.
Sayfa 128 - Cem Yayınevi, 1. cilt
Bize yaşamayı, ömür geçtikten sonra öğretiyorlar. Kendini beğenmek; insanın özünde, yaratılışında olan bir hastalıktır. İnsan yaratıkların en zavallısı, en cılızıdır; öyleyken en mağruru da odur. Bilgisizliği kavramak, bilimi kavramak için gerektiği kadar bilgi ister. Eğitimin insanı bozmaması yetmez, daha iyiden yana değiştirmesi gerekir. Aşk
Hem acıdır hem tatlı, uzun kış gecesinde, Dinlemek çatır çatır yanan ateşe yakın, Sislerin arasında çalan çanın sesinde Yükseldiğini görmek uzak hatıraların. Mutludur o çan, güçlü sayarak gırtlağını, Çok sağlıklı ve çevik, artan yaşına rağmen, Atıyor bağlılıkla inançlı çığlığını, Eski bir asker gibi, çadırını bekleyen! Benimse, çatlak ruhum, sıkıntılar içinde, Geceyi şarkısıyla doldurmak istese de, Zayıf sesi orda çok kez unutulup giden Bir yaralının kaba hırıltısına benzer Kan gölü kıyısında ve üstünde cesetler, Sonsuz çabalayarak, kımıltısız can veren.
Reklam
465 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.