Eğer bana profesör olarak çalışırken ya da emekliyken az çok rahat yaşayabilmem için ayda şu kadar para gerekiyorsa; çöpçü Ahmet Efendiye de aynı miktarın gerektiğine inanıyorum. Kafa işi yapanlarla kol işi yapanlar arasında ekonomik uçurumların açılmasına katlanamıyorum. Çünkü, kendi suçu olmadan, salt ailesinin ekonomik durumundan ötürü, kol işçisi Ahmet Efendiden kafasını işletmek olasılıklarının esirgendiği için, onun benim gibi profesör değil de çöpçü kaldığını düşünüyorum ve bu yüzden de ömrü boyunca benden daha az para kazanarak cezalandırılmasına gönlüm râzı değil.
Öyleyse kendi menfaatimiz için bir şeyler yapmalıyız. Dünya değişiyor; Avrupa'daki bütün bu savaşlar, kıyımlar boşuna değil. Çünkü insanlar uyandı, haklarını istiyorlar. Bu yüzden buradaki halkın bilgilenmesine engel olmalıyız ki dünya bizim istediğimiz gibi dönsün. Yoksa sokaktaki çöpçü oluruz. Bereket versin ki buranın durumu bizim için müsait. Tek vazifemiz halkı ahmak bırakmak. Böylece hem itaat eder hem de birbirleriyle cebelleşirler. Şimdi anladınız mı?
Nereden bilebilirdi Tayyar? Yıllar önce, en fazla yarım saat gördüğü bir çocuğun, binlerce gün sonra, yine bir yarım saat içinde kendini öldüreceğini.
Nereden bilebilirdi Derda? Tayyar'ı öldürerek, kendininki hariç, herkesin intikamını aldığını.
Nereden bilebilirdi İsrafil? Derda'yla Tayyar'ı asla yan yana getirmemesi gerektiğini.
Nereden bilebilirdi Çöpçü Hanif? Derda sayesinde hayatta kaldığını.
Nereden bilebilirdi insanoğlu? Varlığının sonuçlarını.
Hepsinin de yanıtı aynıydı: Hiçbir yerden....
Martin Luther der ki: sizden sokakları süpürmeniz isteniyorsa Michelangelo ‘nun resim yaptığı, Beethoven ‘ın beste yaptığı ve Shakespeare ‘nin şiir yazdığı gibi süpürün. O kadar güzel süpürün ki gökteki ve yerdeki herkes durup “Burada işini çok iyi yapan bir çöpçü yaşıyormuş .” desin….