İşlerin nasıl bu noktaya geldiğini inanın hatırlamıyorum. Anımsadığım son şeylerden biri, orta halli bir otel odasında, beyaz ince bir çarşafla sarınıp öylece karşımdaki duvara baktığımdı. Aylardan ocaktı. Yılın ilk ayı… Ve ben soğuk havaya aldırış etmeden camı aralamış ve buz gibi havanın odaya nüfus etmesine seyirci kalmıştım. Üstümdeki incecik
Çözemediğim, beş duyumla algılayamadığım bir şey. Bir bokluk var bu hayatta! Ve söylerken o kadar farkındaydım ki, o bokluğu hiçbir zaman çözemeyeceğimin.
Cinayet soruşturması sadece katili bulma faaliyeti değildir. Sayıları kişilerden, işlemleri olaylardan oluşan karmaşık bir matematik problemini çözmek de değildir. Doğrudan insanı anlama uğraşı, yaşamak için doğru yöntemi bulma çabasıdır. Bunca yıllık mesleğimde çözdüğüm ya da çözemediğim her vaka, bana hayat hakkında çok kıymetli bilgiler kazandırmıştır. İnsan en iyi kendi deneyimleriyle öğrenir derler ya, doğrudur. Ama öğrenmek, bilmek değildir. Bazen bizzat bildikleriniz bile sizi yanıltabilir. Cinayetleri çözümlerken bize büyük kolaylıklar sağlayan neden sonuç ilişkisi bazen gerçeği görmemizi engelleyen kara bir perdeye dönüşebilir.
Yine akşam, yine gurbet, yine başımda efkâr Ve yine içimde şarkılı sesin
Gözlerimde çizgi çizgi duraklar,
Duraklarda hayâl meyâl sen misin?
Sen misin yanyana gezemediğim?
İnce sitemini sezemediğim,
Sırrını bir türlü çözemediğim,
İçimdeki çetin sual sen misin?