Cumhur Sercan Aravi

Cumhur Sercan Aravi
@csercanaravi
Secum certare possit amicus bonus malis inimicus.
Makine Yüksek Mühendisi - B Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı
Manisa Celal Bayar Üniversitesi - Balıkesir Üniversitesi
İzmir
İzmir
35 reader point
Joined on November 2021
Yarın yine aynı olacak. Mutluluk asla gelmeyecek. Bunu biliyorum. Ama bir gün mutlaka gelecek, yarın sabah gelecek diye inanarak uyumak daha iyi değil mi? Mutluluk daima bir gün geriden gelir.
Reklam
Hayatın zorlukları işte, zaten zorluk çekmeden yaşayabilseydik, bile isteye zorluk çekmezdik.
Şimdi denilen an ilginç. Şimdi, şimdi, şimdi, avucuma alsam bile "şimdi" çok uzaklara uçup gidiyor ve yeni bir "şimdi" geliyor.

Reader Follow Recommendations

See All
Herhangi bir inkar ya da kabullenme durumuna mahal vermeyen kocaman bir battaniyeye kafamdan başlayarak sarılmışım ve beni istediği gibi sürükleyip çekiyor. Sürüklenmenin tatmin edici bir yanı var ama bunun olmasını izlemenin verdiği ayrı bir hüzün de mevcut. Neden kendimizden memnun olup hayatımızın geri kalanında sadece kendimizi sevemiyoruz?
Kitap okuma denilen şey benden koparılıp alınırsa, hiçbir hayat deneyimi olmayan ben ağlanacak halde olurdum galiba. Kitapta yazılanlara işte o kadar çok güveniyorum. Bir kitap okuduğumda, onun için deli olur, ona güvenip empati duyar, onu özümser ve hayatımın bir parçası haline getirir, başka bir kitap okuduğumda ise anında değişiveririm.
Reklam
Sanki bir kutu­yu açınca içinde küçük bir kutu varmış, o küçük kutuyu açınca içinde daha da küçük bir kutu, onu da açınca yine, yine daha küçük bir kutu, o kutuyu açınca küçük bir kutu daha... Sonra bu şekilde yedi, sekiz... Açtıkça sonunda nihayet zar kadar küçük bir kutu çıkmış ve onu da açınca hiçbir şey yokmuş, bomboşmuş gibi bir his. Buna biraz daha yakın.
Neoliberalizm kaçınılmaz olarak kapitalist gerçekçi idi, oysa kapitalist gerçekçiliğin ille de neoliberal olması gerekmiyor. Kendisini kurtarmak için, kapitalist gerçekçilik, bir sosyal demok­rasi modeline veya otoriterciliğe dönüşebilir. Ka­pitalizme güvenilir ve tutarlı bir alternatif olmaksızın, kapitalist ger­çekçilik siyasal-ekonomik bilinç dışında hükümranlığını sürdürecek.
Ailelerde yaşanan mutsuzluğunun çoğuna yol açan, haz ilkesi yörüngesini izleyen, en ufak direnç yolundan şaşmayan ebe­veyndir. Çabucak aşina hale gelen bir kalıp içinde, anne-babaların kolay yaşam çabası, onları gitgide daha çok tiranlaşan çocukları­nın her talebine boyun eğmeye iter.
Kendilerini simgesel aldatmaca/kurmacaya kaptırmayanlar, kendi gözlerine inanmaya devam edenler, en çok yanılanlardır. Sadece kendi gözlerine inanan bir sinik, simgesel kurmacanın etkinliği ve bizim gerçeklik deneyimimizi nasıl yapılandırdığını kaçırır.
Borsada değerin üretiliş tarzı, kuşkusuz bir şirketin gerçekten yaptığına değil, daha çok onun (gelecek) performansına dair algılara veya inançlara dayanır. Başka bir deyişle, kapitalizmde, somut olan her şey PR’da (halkla ilişkilerde) erir, ve geç dönem kapitalizmini tanımlayan şey, piyasa mekanizmalarının dayatılması kadar, PR üretimine yönelik her yerde mevcut bu eğilimdir.
Reklam
Dar odaklı "sınav eğitimi", daha geniş bir öğrenim yükümlülüğünün yerini almakta. Aynı şekilde, hastaneler daha az sayıda ciddi, acil ameliyat yerine çok sayıda rutin işlemleri icra ediyor, çünkü bunlar onların değerlendirilecekleri hedeflere (işlem oranları, başarı oranları ve bekleme süresinin azaltılması) ulaşmalarını daha etkili şekilde sağlıyor.
Kendi psikolojik sıkın­tılarına çözüm bulma sorumluluğunu bireylere yükleyerek tedavi etmek yerine, yani son otuz yıldır gerçekleşen stresin geniş çaplı özelleştirilmesi yerine, şunu sormamız gerekiyor: Bu kadar çok ki­şinin, özellikle bu kadar çok gencin hasta olması nasıl olur da kabul edilir hale gelebildi? Kapitalist toplumlarda "zihinsel sağlık vebası", işleyen tek toplumsal sistem olmak yerine, kapitalizmin özü gereği işlevsiz olduğunu ve işliyor gibi görünmesinin bedelinin çok ağır olduğunu düşündürüyor.
Şu anda gerçekçi olarak adlandırılan şeyin, bir zamanlar "olanaksız" olduğunu hatırlamaya değerdir: 1980’lerden beri meydana gelen özelleştirme katliamları, bundan sadece on yıl öncesine değin düşünülemezdi ve bugünkü siyasal-ekonomik manzara (sahipsiz kalmış sendikalar, gayri millileştirilmiş kamu hizmetleri ve demir­ yolları) 1975’te hayal bile edilemezdi. Bunun aksine, bir zamanlar ziyadesiyle mümkün olan artık gerçekdışı sayılıyor.
Sermaye, soyut bir asalak, doymak bilmez bir vampir ve zombi imalatçısıdır; ama ölü emeğe dönüştürdüğü canlı et bizimdir ve ürettiği zombiler de bizleriz.
Akılda tutulması gereken, gerek kapitalizmin hiper-soyut bir gayri şahsi yapı olduğu, gerek bizim işbirliğimiz olmaksızın bir hiç olacağıdır.
243 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.