2012 ibrahim arada bana dönüp bir şeyler anlatıyordu. bu kez de ailesinin türkiye'de olduğunu, suriye yönetiminin savaşmak için ordudan ayrılanlara ayrı bir öfke duyduğundan ailesiyle idlib'den hatay'a varmak için uzunca tehlikeli bir yolculuk yaptıklarını anlattı. türkiye halkının tavrına hayran kaldıklarını, kendilerinin bir nebze soluklanabilecekleri bir alan oluşmasına sevindiklerini söyledi mırıldanarak. 'minnettar olduğumuzu da haberine yazarsın olur mu?'
Sayfa 63
'eskiden polistim. suriye ordusu katliam yapmaya başlayınca dayanamayıp ayrıldım. askerler, şebbihalarla birlikte halkı katlediyor. insan olan buna dayanamaz, ben de dayanamadım ve yine ordudan ayrılan askerlerle kendi birliğimi kurdum.'
Sayfa 60
Reklam
yaşlı adam birden gözlerime bakarak, + 'peki sana bir soru' dedi. 'söyle bakalım, sadece cuma günleri uçmayan kuş hangisidir?' soruyu algılamakta zorlandım. - 'hangi kuş cuma günleri uçmaz ki?' + 'perşembe günü ölen serçe.' öyle bir kahkaha attı ki aydınlık yüzü kayboldu. yaşlılıktan büzüşmüş dudakları bir timsahın ağzı gibi açıldı. amcanın kafa iyiden iyiye gitmiş olmalıydı. o ciddiyetteki bir soruya böyle bir cevap tamamen hayal kırıklığıydı.
Sayfa 52
çadırların arasına daldım. hemen dört çadır sonra yere minder sermiş dört ihtiyar oturuyordu. yanlarına yaklaşıp selam verdim. hallerini hatırlarını sordum. yaşlı, elini kaldırarak 'nasıl olabilir ki?' minvalinde çadırları gösterdi. yetmiş yıl kendi topraklarında yaşadıktan sonra bir mülteci çadırında yaşamını sürdürmek ağır gelmiş olmalıydı.
Sayfa 33
Ani iniş çıkışları olmayan insanlara her zaman hayret etmişimdir. Sanki yağmur etkilemez onları hatta bir ayrılık ya da bir savaş görüntüsünde ölü çocuklar; kaldıkları yerden devam ederler yaşamlarına benzer duygularla. Garip.
omzuma çökmüş ağır bir yük ve boğazıma oturmuş kocaman bir yumruyla uzaklaştım kamptan.
Sayfa 49
Reklam
503 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.