Cumhuriyet rejiminin mektep çocuklarına ezberlettiği kıtalardan biri de Kemalettin Kamu'nun:
"Ne örümcek ne yosun
Ne mucize, ne füsun
Kâbe arabın olsun
Bize Çankaya yeter." kıtalarıydı.
"DOĞRU OTURDUĞUMUZ ZAMAN EĞRİ KONUŞUYORUZ"
Çünkü bu sözlerden sonra anlam karışıklığı daha da artıyor; eğer çıplak haliyle atasözü biraz muğlâk idiyse şimdi büsbütün muğlâklaştı. Yani birini kıskansak, düşmanlık duysak veya ona özensek, sevgiyle yaklaşsak da doğruyu söylemeliyiz. Hiç tatmin edici bir açıklama değil. Birbiriyle ilişkilerimiz bozuk (eğri) olsa da, onunla sözlerimiz düzgün (doğru) olmalıdır diyorsak bu öğüt bize ders vermekten, bizi daha çok öğrenmiş kılmaktan ziyade bizi daha kararsız ve daha ne yapacağını bilmez hale sokuyor.
Eğitimin Türkiye'de çölde kaybolan nehirler gibi sonuç vermeyecek bir şekilde düzenlenmesi kendimize mahsus bir dünyayı elden kaçırmamızla doğrudan bağlantılıdır. Lâik bir Türkiye'de iyi yetişmiş bir insan Türkiye'nin değildir ve Türkiye'nin kaderini kendi kaderi sayan bir insanın da bütün yetişme imkânlarından yararlanması imkânsızdır.