Bırak
Bırak o kordonu dedin, bıraktım ve çıktım dünyaya İlk zorluğu buyurdun, memeyi bırak dedin, uzun emdimdi eminim. Köyü bırakıyoruz dediydi baban biraktı hepimizi şehire Saçını bırak, dedi annen berberde her sabah zor olur Her gün taraması, başlarken ilkokula. Ne berberi unuttun ne o günü. O gün bugün saçın bir anlamı yok sende, arada
Hayatta biriktirdiğim …
Dilden çıkanlar konuşulanlar neden önemli? Kelimelerin hayat bulma durumu var.. Kelimenin hay olma durumu değiştik.. Kelime ağızdan çıkınca bir ok gibidir yerini bulmadan sonu olmaz.. Bundan dolayıdır ki ya sus ya doğruyu söyle… Ve en güzel Doğru Dua dır En çirkin söz ise Bedduadır yerini bulmayanlar geri döner dedik… Duanın dönmesi ve Bedduanın
Reklam
Kazanırken neyi kaybettin?
Yalnızca, ilerdeki bir hedef için yaşamak, sığ bir şeydir. Yaşamı dağın tepesi değil, eğimleri ayakta tutar. Her şeyin büyüdüğü yerdir burası. Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı, Robert M. Pirsig Sosyal medya paylaşımlarında denk geldiğim bir şaka var: Antik felsefe “Ben kimim?” sorusuyla başladı, insanların yaygın kişilik sorunu yaşadığı
Neden Dünya hayatındayız? Burada bizim ne işimiz var?
ㅤㅤㅤㅤ Kısmi olarak cennetin imkanlarını şu an kimler kullanıyor biliyor musunuz? Çok şaşıracaksın ama cinler.. Sadece düşünce gücüyle, sadece arzulamakla ışık hızının milyonlarca kat ötesinde bir anda istedikleri her yerde olabiliyorlar. İstedikleri birçok kılığa girebiliyorlar. Sadece tahayyül etmekle, istedikleri her ortamı kendilerine
"YARIN BİR GİZEM DİR"
Bu üç beşlik dünya için ; kalp kırmaya gerek yok çünkü ölümün nerden geleceği hangi vakitte gercekleşeceğini Rabbimden başka kimse bilemez...Ölüm hepimizin kapısını vakitsiz bir anda çalabilir...Saati yoktur. Bu fani dünya da hepimiz misafiriz...Ve hepimiz yolcuyuz... Onun için hayattı çok sevin, sevdiklerinizin kıymetini bilin , gezin, dolaşın,yiyin, için, hayattı dolu dolu yaşayın hiçbir zaman hayattı ertelemeyin çünkü; hayat ertelemek için, çok kısa... DİCLE ESMEZ
Aşkın doğrudan değil, imayla belli edildiği, bu imaları anlamak için gereken özgüveninin bir hayli eksik, insanların şimdikinden daha az özgür ve daha fazla utanma duygusunu taşıdığı zamanlarda.. Aralarında yeni yeni filizlenen duygularla birbirine karşı birtakım duygular besleyen kızlı erkekli bir grup, bünyesinde, baktığı fallarla gençler
Reklam
11.46
içim kıpır kıpır bir o kadar sakin ve hissiz olgunlaşma demek bu mu oluyor bilmiyorum belki belli bir zaman böyle düşünüp sonra tekrar eski çocukca ben olacağım ama bu halimi seviyorum buraya yazdıklarım yani düşüncelerim kimse için bir anlam ya da ne bileyim herhangi bir fayda sağlamıyor ama beni rahatlatıyor bunu hissediyorum bana burayı
Câhiliye karanlığında yaşayanlar “Zamanın bir başlangıcı var mı? Bir sonu var mı?” pek aldırış etmezlerdi. Onlara göre zaman, sadece yaşadıkları hayattı ve bu hayat onları bir yok oluşa sürüklüyordu. Onlar zamanın izafi olabileceği fikrini akıllarına getirmek şöyle dursun, zaman değirmeninde öğütülen hayatlarının toprağa karışıp son bulduğuna
Câhiliye karanlığında yaşayanlar “Zamanın bir başlangıcı var mı? Bir sonu var mı?” pek aldırış etmezlerdi. Onlara göre zaman, sadece yaşadıkları hayattı ve bu hayat onları bir yok oluşa sürüklüyordu. Onlar zamanın izafi olabileceği fikrini akıllarına getirmek şöyle dursun, zaman değirmeninde öğütülen hayatlarının toprağa karışıp son bulduğuna inanmışlardı. “Onlardan önceki bir zamanın var olabileceği” fikri de câhiliye insanları için anlamsızdı. Sanki insanoğlu hep burada yaşamıştı. Oysaki şimdi Kur’an onlara “İnsan (henüz) anılır bir şey değilken (yaratılmamışken) üzerinden uzunca bir zaman geçti.”İnsan Süresi 76/1.} diyordu. Câhiliye karanlığı içinde onlar buna anlam veremiyorlardı. “Uzun bir zaman nasıl geçmiş olabilirdi?” Kaldı ki, Kur’an bununla da yetinmiyor, öldükten sonra yaşanacak bir hayat fikrini onlara aşılamak istiyordu. Dağılıp ufalanmış kemik parçalarına dönüştükten sonra diriltilecek olmak, her şeyi maddî değer yargılarına bağlamış bir toplum için kolay kabul edilebilecek bir düşünce değildi. Câhiliye insanlarının zaten soyut olanla/gayba imanla işi yoktu. Maddî olanı hayatlarının merkezine yerleştirip yüceltiyorlar veya isteklerinin girdabına kapılıp farkında olmadan nefislerinin arzularını ilâhlaştırıyorlardı. Çünkü akıllarını kullanmak istemiyorlardı. Kur’an onlara “...Yeryüzünü ölü, kupkuru görürsün. Biz onun üzerine yağmur indirdiğimiz zaman kıpırdar, kabarır ve her türden iç açıcı çift çift bitkiler bitirir. Bu böyle. Çünkü Allah, hakkın ta kendisidir. Şüphesiz O, ölüleri diriltir ve O, her şeye hakkıyla kadirdir.”{Hac Suresi 5-6.}
60 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.