Psikiatrist Dr. Abraham Twerski, ne güzel anlatıyor sevgiyi, aşkı:
“Sizler balık aşkı yaşıyorsunuz” diyor. O ne falan oluyor insan. Hani balık hafızalı mıyız ya da balıklar gibi hemen mi unutuyoruz? “Yok öyle değil” diyor. Soruyor: “Niye balık yiyorsun?” Cevap: “Çünkü seviyorum.” “Peki” diyor, “balığı sevdiğin için ya ölüsünü aldın ya tuttun, neticede pişirdin. Bana balık sevginden bahsetme, sen aslında kendini
Beni seviyorsun. Ama neden? Beni yazmaya zorunlu kılan o içimdeki şey, senin sevgin. Beni seviyorsun çünkü ben her nasılsa tanıdığın ve sevebileceğin erkeklerden farklıyım. Ben masa için, muhasebe bürosu için, küçük iş kavgaları için, yasal çekişmeler için yaratılmamışım. Bana onların yaptığı işleri yaptırarak, beni o diğer erkekler gibi yaparak aradaki farkı yıkmış, beni yıkmış, sevdiğin şeyi yıkmış olursun. Yazmaya olan isteğim, içimdeki en yaşamsal şeydir. Yalnızca bir budala olsaydım ne yazmak için bir istek duyardım ne de sen beni bir koca olarak isterdin.
Sayfa 247 - EmaKitabı okudu
Reklam
III Manevi üniformalarımızın içinde, sevgimizi göstermekten de korkarız. Aşk öylesine bencil, öylesine büyük bir kendini koruma güdüsü içinde ifade edilir ki, insan tüm duygularını sergilemez, en azından hepsini aynı anda sergilemez. Duygular adım adım, taksit taksit açıklanır; böylece karşılık gör- mek garanti altına alınır. Hatta, bunda öyle ileri gidilir ki, ne zaman "seni seviyorum" sözcüklerini kullanacak olsak karşımızdakinden de aynı sözcükleri bekleriz - adeta mübadele ekonomisinde pazarlık yapıyormuş gibi. Bu sözüm ona aşk denen şeyin genel uygulamasında ve kavranmasında karşılıklılık kavramı vardır. "Ben senin yaptığını yapayım, sen de benim yaptığımı yap." "Seni seviyorum, çünkü sen beni, ben seni sevdiğim için seviyorsun."
Sayfa 267Kitabı okudu
Beni seviyorsun, çünkü tanıdığın ve sevebileceğin herkesten farklıyım. Masabaşı işleri için, muhasebecide çalışmak için, küçük iş meseleleri üzerinde didişmek, mahkemelerde tartışmak için yaratılmadım ben. Bana böyle şeyler yaptırır, beni diğer adamlara benzetir, onların işlerine sokar, onların soluduğu havayı solutur, onların bakış açılarını kafama yerleştirirsen, işte bu farklılığı, beni, sevdiğin şeyi yok etmiş olursun. Yazma arzum, içimdeki en hayati şeydir benim. Odunun biri olsam, ne ben yazmayı arzulardım ne de sen koca olarak beni.
Duygular adım adım, taksit taksit açıklanır, böylece karşılık görmek garanti altına alınır. Hatta, bunda öyle ileri gidilir ki, ne zaman “seni seviyorum” sözcüklerini kullanacak olsak karşımızdakinden de aynı sözcükleri bekleriz - adeta mübadele ekonomisinde pazarlık yapıyormuş gibi. Bu sözüm ona aşk denen şeyin genel uygulamasında ve kavranmasında karşılıklılık kavramı vardır. Ben senin yaptığını yapayım, sen de benim yaptığımı yap. Seni seviyorum, çünkü sen beni, ben seni sevdiğim için seviyorsun. Neden mütekabiliyet arıyoruz? Çünkü aşkta kendi bireysel ifademizi bulmaktan aciziz.
BAZEN SEVDİĞİ İÇİN GİDER İNSAN Ben seni kaybetmedim ki,senden vazgeçtim. Çünkü beni anlamanı bekleyecek sabrım kalmadı. Zaten senin beni anlamaya da niyetin olmadı. İsteseydin yapabilirdin bunu. Seni nasıl sevdiğimi, kaybetmek istemediğimi anlayabilirdin. Bakışlarımdan, sarılmamdan, dokunuşumdan... Kalmayı isteseydim eğer, sevemeye devam etseydin, İsteseydi yüreğin mutlaka bir bahane bulurdu kalamaya! Ama sen de biliyorsun ki, sevmiyorsun... Bunu bana söylemek yerine Başka bahanelere sığınmayı seçiyorsun. 'Seviyorum ama..' diye başlayan cümlelerin var senin. Farkında mısın bilmiyorum , Gidişinde bile bir umut bırakıyorsun Ne adam akıllı gitmeyi beceriyorsun Ne de doğru dürüst seviyorsun. Sen benim yüreğimi, günahımı,ahımı alıyorsun. Bir gün bu sevildiğin günleri çok özleyeceksin. Çünkü sen böyle sevilmeyi hiç haketmiyorsun. Biliyorsun..!
Reklam
254 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.