CZ Kelime kökü
Kur’ân-ı Kerîm’in bir sûresinin, hatta bir âyetinin bile benzerinin yapılamaması özelliğine i‘câz denir.Kelimenin sözlük mânası “âciz, çaresiz bırakmak”tır. Mu‘ciz “çaresiz bırakan”, mûcize ise “sıradan insanların yapamadığı, ancak peygamberlere Allah’ın lutfettiği, olağan üstü fiiller, etkiler ve haller” demektir. Kur’an mu‘cizdir; çünkü meydan okuduğu halde kimse benzerini yapamamıştır. Kur’an mûcizedir; çünkü bu eşsiz kitap, son Peygamber’in risâletinin hak ve gerçek olduğunu ispat eden en kalıcı delil olmuştur.
Mesnevî: Tercüme ve îzâh: Cüz'î akıl, bir şeyi ortaya çıkarma aklı değildir. Bilimi kabûl etmekten ve eğitime muhtâc olmaktan başka bir şeyi yoktur. Yânî cüz'î akıl, hiç yoktan bir şeyi ortaya çıkaramaz. Bir bilim sâhibinin eğitimine muhtaçdır. Bu akıl ancak eğitim görmeye ve anlamaya kâbildir. Ancak onu bir vahiy sâhibi eğitmelidir. Muhakkaktır ki, ilk olarak bütün meslekler ve sanâyî ilâhî vahiyden zuhûra geldi. Fakat sonra akıl onu çoğalttı. Örneğin kumaş dokumasını Hz. Şît (a.s) ortaya koydu. Ancak pek ibtidâî bir halde idi. Fakat bugüne kadar, her bir akıl sâhibi bir şey ilâve etti. Kumaş dokuması bugünkü mükemmel hâline gel di. Ve aynı şekilde yazı yazmayı ve iğne ile elbise dikmeyi Hz. İdrîs getirdi. Akıl sâhibi üstadlar derece derece onu kemâle erdirdiler. Bak ki bu bizim ak lımız, hiç üstadsız san'at öğrenebîlir mi? Tabî ki bizim aklımız fikirde inceden inceye araştırır ve kılı kırk yarar. Bununla berâber hiçbir san'at üstadsız bize boyun eğmedi. Eğer bu cûz'î aklın mesleklerin ve sanayînin hiç yoktan îcâdına vâkıf oluşu olsa idi, üstâda gerek kalmaksızın bir san'at meydana çıkardı. Ahmed Avni Konuk
Reklam
Cz
Hüzün ağır gelir yüreğe ama en güzel duayı ettirir.
Sayfa 274
Alp Arslan Urfa'dan ayrılıp Ocak 1071 sonlarında doğru Birecik yakınlarında bulunan Nehrü'l-Cûz yöresinden Fırat Nehri'ni geçti ve yakınlarda bulunan çok hoşlandığı bir çayırda dinlenmek üzere oturdu. Fakih Ebû Cafer, Sultana: "Ey efendimiz, Tanrı'nın sana ihsan ettiği nimete şükret" dedi. Sultan ona: "Bu nimet nedir?" diye sorunca Fakih: "Bu nehri Türk olarak yalnız Memlükler (köleler) geçmişti; halbuki sen bugün ilk kez bir Türk Sultanı olarak geçiyorsun" dedi.
Sayfa 38
Aşka hazır aşka aç ve davetli
Sis boruları ötmeğe başladı yavrular Şimdi oradalar… Aşk delice kımıldamalı yatağından Sen bir yıldız kaymasıyla yatağından Üstüne alevleri alarak Kemikli bir aşk gencinin kollarından tutarak Sen kanın damarlara tutunamadığı anlardan Beni karnınla Bir göz boğuşmasına daha kandırarak Bul içe kapanık hayvanlarımı yalvarmalarınla Üzülmüş Belki dünya
109 öğeden 161 ile 109 arasındakiler gösteriliyor.