Atatürk Türk şemsiyesi altında bir millet yaratmaya çalışıyor. Türk şemsiyesi altında derken, biyolojik bir şemsiyeden söz etmiyor. Bahsettiği şey şu: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran insanlara Türk halkı denir.”
Büyük tarihçimiz İlber Ortaylı bir keresinde ne demişti? “Her şehre bir üniversite açmak ahlaksızlıktır.” Şimdi bu sözün ne kadar doğru olduğunu anlıyor musunuz?
Evet, din de sosyolojik bir olgudur, bunun öğrenilmesi, bilinmesi gerekir. Ama devletin yapacağı şey en fazla dinler tarihini okutmak, din felsefesini, sosyolojisini öğretmek olabilir. Bu kadar.
Atatürk’ün dediği şu: “Karşındakiyle akılcı bir şekilde gözleme ve mantığa dayanarak tartışamayacağım bir şeyi eğitime sokmam. Aksi takdirde dayatma olur.”
Her kitabın bir maksadı vardır. Kuran’ın maksadı insanların kafasını anlamadığı seslerle doldurmak değildir. Bir mesaj vermektir. Atatürk bunun farkında, yaptığı ilk işlerden biri de Kuran’ı tercüme ettirmek oluyor. Şunu söylemek istiyor aslında: İnanıyor musun? Evvela neye inandığını bil, bunu bilmen lazım.
Bir an için, bu kararın tatbikatında ademi muvaffakiyete (başarısızlığa) duçar olunacağını farz edelim! Ne olacaktı? Esaret!
Peki Efendim. Diğer kararlara mutavaat (itaat etmek, baş eğmek) halinde netice bunun aynı değil miydi! (c. I, s. 13 - Nutuk)