Tuba

On Küçük Zenci
On Küçük Zenci yemeğe gitti, Birinin lokması boğazına tıkandı. Kaldı dokuz. Dokuz Küçük Zenci geç yattı, Sabah biri uyanmadı. Kaldı sekiz. Sekiz Küçük Zenci Devon'u gezdi, Biri geri dönmedi. Kaldı yedi. Yedi Küçük Zenci odun yardı, Biri baltayı kendine vurdu. Kaldı altı. Altı Küçük Zenci bal aradı, Birini arı soktu. Kaldı beş. Beş Küçük Zenci mahkemeye gitti, Biri idama mahkum oldu. Kaldı dört. Dört Küçük Zenci yüzmeye gitti, Birini balık yuttu. Kaldı üç. Üç Küçük Zenci ormana gitti, Birini ayı kaptı. Kaldı iki. İki Küçük Zenci güneşte oturdu, Birini güneş çarptı. Kaldı bir Zenci. Bir Küçük Zenci yapayalnız kaldı. Gidip kendini astı. Kimse kalmadı.
Sayfa 28
Reklam
Sonra kitapların kari üzerindeki telkini hakkında fikirlerini söyledi; bence, diye devam etti, marazî bir kitabın mikroptan farkı yoktur, insanı hasta eder.
Sayfa 25 - kari: yazar
Dindar Hayat
"Dünya namına bir isteğim olmadığına göre, neden hayatımı dine vakfetmiyorum?" diye düşünüyordum. "Madem ahiret var, neden hayat bana anlamsız geliyor? Neden dinin yüklediği sorumlulukları yapmaktan imtina ediyorum?" Bu soruların üzerine samimiyetle düşününce, başta yadırgadığım fakat sonra doğruluğunu kendime itiraf etmek durumunda kaldığım bir cevap bulmuştum: "Dindar bir hayat çok sıkıcı." Evet, her gün kalkıp namaz kılmak, oruç tutmak, zikir yapmak sıkıcı geliyordu gözüme. Üstelik zordu da. Çok monotondu bütün bunlar. Ömrüm boyunca aynı şeyleri yapacaktım. Hiçbir eğlencesi olmayan, katlanılamaz, kurallarla çizili bir ömür. Bir cazibesi yoktu öyle hayatın.
Sayfa 106

Reader Follow Recommendations

See All
Toplumun içine karışmayı hiç sevmezdim. Hatta nefret ederdim. Bunu akan bir nehrin sularına kendini bırakmak gibi görüyordum. İradenin elinden alınması gibi geliyordu bana. Bir oyunu, parçası olduğunu anlamadan oynamak gibiydi topluma karışmak. Çünkü toplum, hakikaten yoksundu. Anlama dair bir şey sunmuyordu insana. Tek ve en iyi yapabildiği; herkese özel olduğunu vehmettirerek tek tipleştirmekti. İnsanlar farklı olduklarını sanarak aynılaşıyordu. Aynı elbiseleri giyiyor, aynı sosyal faaliyetlerde bulunuyor, aynı şeylere kıymet veriyor, aynı şeylere üzülüyor, aynı şeylere seviniyordu. Duygular, düşünceler, idealler, hatta hayaller bile aynıydı. Ama herkes kendini çok farklı sanıyordu. O yüzden hiç güvenmiyordum yaygın olana, sisteme ve topluma.
Sayfa 116
Tuhaf. Yaşayamadığım bir hayatı dini bütün bir şekilde yaşarsam kaybetmekten korkuyordum.
Sayfa 108
Reklam