Tuba

Toplumun içine karışmayı hiç sevmezdim. Hatta nefret ederdim. Bunu akan bir nehrin sularına kendini bırakmak gibi görüyordum. İradenin elinden alınması gibi geliyordu bana. Bir oyunu, parçası olduğunu anlamadan oynamak gibiydi topluma karışmak. Çünkü toplum, hakikaten yoksundu. Anlama dair bir şey sunmuyordu insana. Tek ve en iyi yapabildiği; herkese özel olduğunu vehmettirerek tek tipleştirmekti. İnsanlar farklı olduklarını sanarak aynılaşıyordu. Aynı elbiseleri giyiyor, aynı sosyal faaliyetlerde bulunuyor, aynı şeylere kıymet veriyor, aynı şeylere üzülüyor, aynı şeylere seviniyordu. Duygular, düşünceler, idealler, hatta hayaller bile aynıydı. Ama herkes kendini çok farklı sanıyordu. O yüzden hiç güvenmiyordum yaygın olana, sisteme ve topluma.
Sayfa 116
Reklam
Tuhaf. Yaşayamadığım bir hayatı dini bütün bir şekilde yaşarsam kaybetmekten korkuyordum.
Sayfa 108
Tıp genel olarak böyle yapardı. En basit bir şeyi bile süslü laflarla anlatırdı. Doktorlar bunun meslektaşlar arasında ortak lisan oluşturmak için yapıldığını iddia ediyordu. Ben ise, hasta ve doktor arasında bir hiyerarşi oturtmak için bu dilin kullanıldığını biliyordum. Doktor saygı istiyordu ve bunu, benimle ilgili şeyleri, bilmediğim kelimelerle bana anlatarak yapıyordu. Çok acımasızca bir yöntemdi. Tam da bir doktordan beklediğim gibi. Fakat beni kandıramayacaktı. Onun süslü laflarına karnım toktu. Aramızda hiyerarşi oluşmasına izin vermeyecektim. Ast olmayı kabul etmiyordum.
Sayfa 24

Reader Follow Recommendations

See All
Kafama göre hareket etmek istiyordum. Hiçbir zorunluluğa maruz kalmadan dilediğimi gerçekleştirebilme hürriyetine sahip olmak istiyordum. Kullanmasam bile öyle bir imkana sahip olmak beni rahatlatıyordu. Mesela istediğim zaman dışarı çıkabilme ehliyetine sahip olduğumu bilsem bütün ömrümü hapishanede bile geçirebilirdim. Fakat bu özgürlükten mahrum olarak beş dakika bile bir yerde duramazdım. Kuşatılmış olma düşüncesine tahammül edemiyordum.
Sayfa 13
112 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.