Bir dağ kavuğuna daha çok küçük yaşları
Alıp çıkarsam ayrılıklardan o çocukları.
Götürüp günışığı ile yıkasam yüzlerini
Acılarını rüzgara tutsam bir zaman.
Gövdeleri yufka ekmekler kadar ince
Parmakları anılarda salkımsöğütler
Saçlarına yağmurlardan taraklar vursam...
Olmazsa gidip o çocuklarla dağlarda ölsem...
"Sana buraya bazı şeyler koyuyorum. Yol boyunca aklında olsun. lazım olursa açar okursun. Olmazsa da olsun, bir zararı yok, burada dursun."
Birhan Keskin, fakir kene
"Sabahları kitap mürekkebinin kokusunu içime çekmeyi severim."
Şiir okuyacaktın! Ölümden önce ah çekip inleme, ağlayıp sızlama da ne oluyordu? Şiir okuyacaktın, beynindeki kıvılcımlar sönmeden inancın, insanlığın, saygınlığın kıvılcımları sönmeden şiir okuyacaktın...
Gözleri de kör et, kararsın aydınlık da
N'edeyim, derd ü gam düşmüş payımıza
Ah edildi bize, kimseler destek olmaz
Şiir okuyacaktın! Ölüm ölümdü işte, bu gam, bu dert, bu hırgür de neydi! Yurdunun özgürlük şiirini okuyacaktın, çaresizlik ve zavallılığının, yoksulluk ve güzelliğinin şiirini. Ve şiirin sesi, senin sesin, çaresiz, mazlum ülkenin sesi dağlarda ve kayalarda, şehirlerde ve evlerde, dağlarda ve ovalarda, ülkelerde ses bulacak... Düğündü bu... Ölümün gölgesindeki şenlikti. Şiir lazımdı...
Dostlar selam vermez, kardeş ve baba sormaz
Yitirdik yolu, ah, bilmem ne yana gitsem
Allah'ım! Irmakta susuzluktan mi ölsem...
Bütün gözyaşlarını toplasam kirpiklerden Bütün silahları bir meydanda yaksam Sonra çıkarıp mezarlardan ölüleri Dili göğe değen ateşlerin çevresinde Operek kaybolmuş zamanları gövdemle Bütün acıları aşka çevirsem
Olmazsa gidip o çocuklarla dağlarda ölsem...