Adaletsiz davranışları yüreğinde nasıl da derin bir acı bırakmış! Kötü davranışlar benim duygularımı hiç bu kadar derinden etkilemez. Sana karşı olan katılığını ve bunun yarattığı ateşli duyguları unutmayı denesen daha mutlu olmaz mısın? Bence hayat kin beslemek ya da yapılan yanlışları düşünüp durmak için çok kısa. Hepimiz, her birimiz hatalarımızın yükünü taşıyoruz ama ben inanıyorum ki bir gün gelecek, çürüyen bedenlerimizden kurtulduğumuzda bunları da unutacağız.
Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş. Gene bu akşam anladım ki, onu kaybettikten sonra, ben dünyada ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirim.
Kendinizi inançsız biri olarak tanımlıyorsunuz; bu durumda ilk sorum şöyle olacak: inançlı olmak ya da olmamak, illa da öte dünya, öbür dünya üstüne bir bahse mi bağlıdır?
Ben kendimi bir inançsız olarak tanımlamıyorum; bunu açıklamam gerekirse; inançsız olduğumun söylenmesini sevmiyorum çünkü her ne olursa olsun sırtımda bir pankartla gezmeyi sevmiyorum, ayrıca inançsız olma durumunun da bir tür dine dönüşmesi gerekmez. Bir çok insanda, inançsızlığın, sanki yeni bir mezhepmişçesine hayata geçirildiğini düşünüyorum. Doğrusu, sorun daha incelikli ve daha karmaşık. Hiçbir dine üye olmamam, hiçbir dini uygulamamam, hiçbir amentünün (credo) bana ait olmaması, netice itibarıyla hiç bir kültü tanımamam ve hepsine yabancı olmam anlamında, kesinlikle inançsızım. Bu bakımdan, ben bir bilinemezciyim (agnostiğim) ve tüm sorunları sadece ussal düşünümün kaynaklarıyla ele alıyorum; bu da Belçika’da sizin serbest-araştırmacı dediğiniz, Fransa’da usçu diye adlandırılan tavır oluyor;
bu kelimeyi de sevmiyorum zira ben usçu değilim. Epey karmaşık bir durum çünkü hiçbir dini pratik olarak uygulamıyor olsam da bir inançsız değilim, ve bu yüzden, yine de ussalcılığa düşmeden, ölüm üstüne başka bir mesele hakkında yaptığım gibi aynı şekilde felsefe yapmaya çalışıyorum.
Sevgilinin derdine av olmasaydım gökyüzü arslanının boynunu bükerdim.
Elimi bağladı, yoksa şimdicek bundan da daha iyi kaşırdım başını senin.
Güle benzer yüzünü kıskanmasaydım her gül bahçesinin bülbülü kesilirdim ben.
Gülü bana kapı açsaydı diken gibi duvarın başına çıkar mıydım hiç?
Hiçbir iş yok ki o işi yapmasın; yoksa ne diye böyle işsiz güçsüz kalayım ben?
Aşk, hastayı arayan bir hekimdir; yoksa böyle yaralanır mıydım, hasta olur muydum ben?
Geç kaldığın için özür diledin,Oysa tam zamanıydı,
Daha önce gelseydin, açamazdım, evde tadilat vardı,
İşini bilmez ustalar ortalığı birbirine katmıştı,
Hadi içeri buyur... Ve bana her şeyi unuttur...
Yalnızca artık şansım yok. Ama kim bilir? Belki bugün olur. Her gün yeni bir gündür. Şanslı olmak daha iyidir. Ama ben titiz olmayı yeğlerim. O zaman şans yüzüne güldüğünde hazır olursun…