112 syf.
·
Not rated
·
Read in 8 hours
'' Hep kötü şeyler yaptı şimdiye kadar ama hiçbirini bilerek, kötülük olsun diye yapmadı. '' Hayatımızda çoğu kez istemeden kalp kırmış ya da farkında olmadan kalbimizi kırmıştır birisi. Bu hep böyle olmak zorunda mıdır? Hayatın yazılı olmayan bir kanunu. Birine güvenince hemen gardımızı indirir, tamamen olduğumuz kişi oluruz.
Fareler ve İnsanlar
Fareler ve İnsanlarJohn Steinbeck · Sel Yayıncılık · 2023174k okunma
Çok üzücü evet ama..
Şu son zamanlardaki gazze savaşı.. Evet gerçekten üzülüyorum, ve twitter vs bu tarz platformlarda da çok fazla görüyoruz, çok üzücü bir şey ama biliyoruz ki şuan elimizden bir şey gelmiyor, sosyal medya ayaklansa da, halktan başka kimsenin ayağa kalktığı yok, benim içim yanıyor çok ayrı bir mesele, ama ben diğer platformları bu tarz içerikleri görmemek için kapattım neredeyse, ve kendimi bu kitap platformunda huzurlu iyi hissediyorum, hissettiğiniz acıyı anlıyorum , insanız ve haykırmak istiyoruz, ama sadece halk🙂 bir yerde hayatın gerçekleri evet ama bu tarz içeriklerle de bu platformda çok karşılaşmaya başladım ve gerçekten artık kötü hissettiriyor, bu tarz paylaşımlar yapılmamalı, acımızı daha da büyütmüyor mu? Eğer bir eylemde bulunamayacaksak, bu üzüntüyü büyütmenin ne anlamı var..
Reklam
Devlet’i Kim, Nerede, Ne Zaman, Nasıl Yazdı?- 1
Devlet’i Kim, Nerede, Ne Zaman, Nasıl Yazdı? Sokrates, hiç şüphesiz, Platon’dan çok daha yaratıcı, daha erkek bir kafaydı. Kalıpları kıran, buzları eriten, herkesin alışık olduğu düşünüşten başka türlüsünü getiren herhalde Sokrates’ti. Bu filozof üstüne bildiklerimiz o zaman için az sayılmaz. Ama onları hiç bilmesek bile, Platon gibi değerli
"İnsanlık, kendi ürettiği gelişmecilik kavramıyla, Hakikat'i öldürdü. 'Sonra', 'sonrası'... şeklinde bilgisel bir düzen kuruldu. İnsan fütürist bir duruş edindi.Her şey geleceğe, emellere uyarlanırken şimdi unutuldu. En büyük Hakikat'in ölüm olduğu gerçeği gözden kaçırıldı. Klasik/Modern, Modern/Modern sonrası,
Bir girişimi önden satarak da finanse edebilirsiniz. Örnek olarak bir restorana bakalım. Hem iyi bir yemek yeme mekânı hem de mahallemizde kafa dengi insanların buluşup görüşebileceği bir odak noktası olması için bir kafe açmak istiyoruz. Hesaplarımızı yapıyor ve başlamak için 20 bin sterline ihtiyacımız olduğunu görüyoruz. Banka yarısını başka yerden temin ettiğimiz takdirde bize 10 bin sterlin borç verebileceğini söylüyor. Ön satış insanların ürün ve hizmetlerimizi bunlar henüz hazırlanmadan almaları anlamına geliyor. Her biri 20 sterlin değerinde, işletmenin ilk iki yılı boyunca geçerli iki kişilik yemek biletleri basıyoruz. 500 adet sattığımızda gereken nakdin yarısını toplamış oluyoruz. İndirim yapmak (biletlerin ödenen tutardan daha değerli olması) gibi incelikler ekleyebilirsiniz ama ne yaparsanız yapın sistemin iki büyük avantajı bulunuyor: 1 İnsanların bir kısmı biletlerini asla kullanmayacaktır. 2 Kimse ön satışla bilet almazsa proje muhtemelen batmaya mahkûmdur. Yok, eğer biletler kapış kapış giderse bu iş olur demektir. Pazarınızı sınamış olursunuz.
Çağımızın hastalıklarından;
İstediğimiz şeyi elde ettiğimizde hemen ona alışıp ilgimizi kaybediyor, sonra kendimize isteyecek yeni bir şey buluyoruz. Bu mutluluk arayışı ölene dek aralıksız devam ediyor. Ne kadar çok sahip olursak o kadar çok istiyoruz. Düşündüğünüzde, dünyanın geçmişten bugüne inanılmaz derecede zengin olan bu kısmında bile insanların kendilerini öldüresiye çalışmaları, daha da beteri, daha çok kazanmak için çalışmaları tuhaf geliyor. Bu kısırdöngüyü kırabilir miyiz?
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.