Sıklıkla şu soruya muhatap oluyorum: Müslümanların dini ve davası haktır. Müslümanlar dışındakiler bâtıl. Hal böyle iken Hak yolda olan Müslümanlar “geri kalmış”, dağınık, perişan, güçsüz bir vaziyette olduğu halde bâtıl ehli olan insanlar “ilerlemiş”, birleşik, kudretli ve kuvvetli. Sırf bu sebeple bugün yeni nesillerimiz arasında İslam’ın hak
Kendine tarihçi.... :)))
Bu gönderiyi alıntılama sebebim.... çok komiksinizzz laaaaa gerçekten.... al sana kaynak Günümüzde İslam dininin ilk olarak Türklere ne şekilde ve hangi şartlarda geldiği pek bilinmez, bilinmesi de istenmez. Ancak, bu topraklarda yaşayan bir çoğumuzun bilmediği, ya da bilmek istemediği bu tarih, aslında ders diye anlatılan o taraflı tarihi
M Sinan Öznişastacı

M Sinan Öznişastacı

@ms1nan
·
2g
Türkler için "sıradan" olan şey herhangi bir dine geçmektir. İslamlaşmanın bu bapta olağan dışı bir tarihselliği bulunmaz, sadece sonuçları diğerlerinden çok farklı olduğu için şu anda böyle bir çalışmada konuyu tartışıyoruz.
Sayfa 131Kitabı okudu
Reklam
Bir Zamanlar Böyle İdik
Faziletliydik: Kimsenin malına, mülküne göz dikmezdik. Kimsenin namusuna yan bakmazdık. Hırsızlık nedir bilmez, dilenciliği meslek edinmez, kimseyi de küçümsemezdik. Dürüsttük: Bir zamanlar Londra Ticaret Odası'nın en görünür yerinde şu mealde bir tavsiye levhası asılıydı: "Türklerle alışveriş et, yanılmazsın." İtibarlıydık: Bir
Kastamonu Nutku
Şuur daima ileri ve yeniliğe götürür. Ricat kabul etmez bir haslet olduğuna göre, Türkiye Cumhuriyeti halkı ileriye ve teceddüde uzun hatvelerle yürümeye devam edcektir. Şuura illet tari olmadıkça geriye gitmek veya tevakkuf varidi hatır dahi olamaz.
Pascal, insanların genellikle kendini tanımaya zaman harcamadığını ve kendi müşkül durumlarıyla yüzleşmekten kaçabilme umuduyla daima koşturduğu ileri sürer. İnsanların bu "mutluluk arayışı oyunu" varm değil, koşmak olarak nitelendirilebilir. Oysa koşmak sadece zihinleri dağıtmanın bir yoludur; koşturup dururken düşünceye yer kalmadığından zihin hakikat yüz çevirir, onu görmeyi erteler. Mutsuzluğun asıl nedeni, insanın kendi kendine odasında kalıp sessize oturmayı bilememesidir. İnsanlar, sonu hiçbir yere varmayan aynı parkurda koşmaya devam eder. Böyle kendine yakından bakma görevinin ağır yükünden ka ve kendini acı bir uyanışa mahkûm ederek mutluluğa ulaşma arzusuyla başladığı noktaya her defasında geri döner. Koşmanın cazibesine kapılmıştır ama elde ettiğini sandığı mutluluk gerçek değildir.
Yahudi denilen mahlûku dünyada yahudi’den ve sütü bozuklardan başka hiç kimse sevmez. Çünkü insanlık daima kuvvete, kahramanlığa ve iyiliğe tapındığı halde Yahudi zilletin, korkaklığın, kötülüğün ve seciyesizliğin örneği olmuştur. ... Onlara yapılacak ihtar şudur: Hadlerini bilsinler. Sonra biz kızarsak Almanlar gibi Yahudileri imha etmekle kalmaz, daha ileri giderek: onları korkuturuz. Malûm ya ataların sözüne göre Yahudi’yi öldürmektense korkutmak yektir. |
Hüseyin Nihal Atsız
Hüseyin Nihal Atsız
Reklam
434 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.