Hem ruh ve kalblerin dalaletten ve manevî hastalıklardan neş'et eden müz'iç ızdırablar içine düşmeleri ve bu ızdırablar ise, icad-ı eşyayı, eşyanın nefislerine veya imkânî sebeblerine isnad etmekten gelen hayret, istiğrab ve istib'addan neş'et eden istinkârdan gelmesiyle; ve Bu manevî ızdırablar ise, ruh ve kalbleri; onun zikriyle ancak kalbler mutmain olabilen ve her müşkülün anahtarı irade-i ezeliyesinde olan ve onun kudretiyle ancak müşküller hallolabilen Cenab-ı Vâcib-ül Vücud, Vâhid-i Ehad'e (kurtuluş ve şifa ve halâs bulmak üzere) firar ettirmeğe icbar ediyorlar.
Evet, belâ! Cenab-ı Hak Teala (C.C.) Kur'anında ferman ettiği gibi
يفَفِرُّوا اِلَي اللّٰهِ
başka kurtuluş mevkii, sığınacak yer, istinad edilebilecek mekân yoktur; ancak ve ancak Cenab-ı Kadir-i Kayyum'un
Mesnevî-i Nurîye(Bd.)
Sayfa 100Kitabı okuyor
“Elif-lam-mim. İnsanlar imtihandan geçirilmeden sadece ‘ İman ettik ‘ demeleriyle bırakılacaklarını mı sanırlar? And olsun ki biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirdik . Allah elbette doğru olanları ortaya çıkaracaktır “ (el-Ankebût 29/1-3)
“ Gerçeği/doğruyu kişilerle tanıma , gerçeği/doğruyu tanırsan gerçeğe/doğruya sahip olanı da tanımış olursun “
Sayfa 71Kitabı okudu
.
Dalaletten kurtuluş, ancak tevhide hidayet bulmak ile mümkün olur. Hamid (olan Allâhü Teâlâ hazretlerine) ihlas ile ibadet etmekle olur. Hadis-i şerifte buyuruldu:
مَنْ قَالَ: لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ، وَكَفَرَ بِمَا يُعْبَدُ مِنْ دُونِ اللَّهِ، حَرَّمَ اللَّهُ مَالَهُ وَدَمَهُ، وَحِسَابُهُ عَلَى اللَّهِ
"Kim, La ilahe illallâh- Allâhü Teâlâ hazretlerinden başka ilah yoktur. Muhammed Mustafa (s.a.v.) hazretleri, Allâhın rasûlüdür" der... Ve Allâhü Teâlâ hazretlerinden başka tapılan her şeyi inkar ederse; Allâhü Teâlâ hazretleri, onun malını ve kanını (dökkmeyi Müslümanlara) haram kılar... Onun (hasbel-beşer işlemiş olduğu günahlardan dolayı) hesabı Allâhü Teâlâ hazretlerine aittir.... (Sahih-i Müslim)
Yani ahirette hesabı Allâhü Teâlâ hazretlerine aittir. Kullar tarafından gizli olan ihlas ve diğer konularda Allâhü Teâlâ hazretlerine hesap verecektir.
Sayfa 458 - Tuğra Neşriyat
Kazanç zarardan, Hidâyet dalâletten, Kurtuluş vebalden,Doğru eğriden, Cennetlikler cehennemliklerden, Müttakîler günahkârlardan ancak Muhammed (s.a.v)'in kılavuzluğuyla ayrılmış; böylece Allah'ın nimetlere garkettiği "peygamberlerin", "sıddîklerin", "şahitlerin" ve "sâlihlerin" yolu ile, gazaba uğrayarak sapmış olanların yolu apaçık birbirinden ayrılmıştır.
‘’Okuyup beğendiği sözlerin kendisine bıraktığı müsbet intiba dolayısıyla ona karıştırılmış olan felsefecilerin batıl fikirlerini de hemen kabul etmekte bir mahzur görmez. İşte bu, batıla doğru bir nevi istidraç (yakınlaşma) dır. Bu felaketten dolayı o kitapları okumaktan halkı menetmek lazımdır. Çünkü içinde bulunan batıl fikirlerinden dolayı onları okumakta büyük mahzur vardır.’’
Sayfa 35 - Onur Kitap YayınlarıKitabı okudu
‘’Allah’ı bilmemek helak edici bir zehirdir. Nefsin arzularına uyarak Allah’a isyan etmek o zehrin verdiği bir hastalıktır. Allah’ı tanımak onun diriltici panzehiridir. Nefsin arzularına muhalefet ederek Allah’a Taat ve ibadette bulunmak, şifa verici bir ilaçtır.’’
Sayfa 61 - Onur Kitap YayınlarıKitabı okudu
Sözlere değil iyi hallere sahip olmak
“Anlamıştım ki ahirette saadet (bahtiyarlık)
ancak takva (günahlardan uzaklaşmak) ile,
nefsî heva ve hevesten men etmekle olur.
Bütün bunların başı da gurur yurdundan
(dünyadan) uzaklaşmak, ahirete bağlanmak, bütün varlığımla Allah'a yönelip, kalbin dünya ile olan ilgisini kesmektir.”
“Gerçekten anladım ki bir ilme hakkı ile vakıf olmayan bir kimse, o ilimdeki bozukluğu anlayamaz.”
“Akıl bütün meseleleri ihatada müstakil değil, bütün müşküllerin perdesini açamıyor.”
“Hakk'ı adam ile tanırlar da adamı hak ile tanımazlar.”
Kalbin kurtuluşu: "Ancak Allah'ın huzuruna selim bir kalp ile gelenlerin olacaktır." (Şuara 89)
Her şeyin başı, kalbin dünya ile olan bağlarını, aldatıcı olan bu düzenden koparmakladır.
Bilmek ile yaşamak farklı şeylerdir. İkisi arasında büyük bir fark vardır.
Akıllı olan kişi, müminlerin Emiri Eli b. Ebi Talib (r.a.)'ın sözüne uyar. O diyor ki: "Adamlarına bakarak hakkı öğrenmeye kalkışma! Aksine sen hakkı öğren ki, o zaman hak ehli kimlerdir, öğrenesin."