Kolları biraz daha sıkılaştığında neredeyse kaburgalarının arasında bana yer açacaktı. Hem sıcaklık hem de milim kıpırdayamamak nefesimi kesiyordu. Kokusu... Kokusundan ise hiç bahsetmiyorum.
"Ne yapıyorsun?" dedim geri çekilmeye çalışarak. Sanki zincirlerle sarılmış gibi yine kıpırdayamadım. "Damien nefes alamıyorum. Bırak beni!"
Beni dikkate almadan yüzünü boynuma gömdü ve "Kokuna kokusu karışmış!" dedi.
"Damien!" dedim nefes nefese. Daha fazla havaya ihtiyacım vardı, boğuluyor gibiydim. "Damien, bırak!"
"Aynı hissi vermiyor, değil mi?" dediğinde şaşkın çıkan sesimle, "Ne?" dedim. Bu kapana kısılmışlık duygusu gitgide paniklememe neden oluyordu. Birdenbire ne olmuştu bu şeytana böyle?
"Dokunuşum onunla aynı hissi vermiyor." "Evet, vermiyor!" diye bağırdım dayanamayarak. "Çünkü o anakonda gibi sarıp beni boğmuyor. Sadece elimi tutuyor ve uyumama yardımcı oluyor. Hem bunun ne önemi var ki? O bir melek, elbette bir olamazsınız. Sen sadece acı vermek için dokunuyorsun, o ise senin aksine huzur veriyor.