Allah ahlaksız bir ibadeti bizden istememektedir. Belki bu tabir okuyucularımıza biraz ağır gelebilir ama bu ifadeyi zihin dünyamıza düşüren Kur'an'ın bizzat kendisidir.
Darü'l-Erkam faaliyeti ile birlikte şehir, kısa sürede yeni bir çehreye büründü. Gece çökünce kadeh tokuşturan kadın ve erkeklerin kahkaha sesleri yerine, gece sessizliğinde huşu içinde okunan ve kainata yayılan ayet sesleri duyuluyor, alınlar, huşuyla secdeye varıp Muhammedî muhabbetler birbiriyle yarışıyordu.
"Ben hiçbir safta yokum." diyen de aslında "Ben Dârü'n-Nedve'nin talebesiyim, ona hizmet etmekteyim." demektedir. Çünkü Dârü'l-Erkâmların olmayışı demek, Dârü'n-Nedvelerin varlıklarını devam ettirmeleri demektir.
Sabır; eli kolu bağlayıp zillete mahkum olmak değil, hak yolunda hakikat namına direnmektir. Eğer yüzünden yol kutsi bir yol ise, o yolun taliplerine heybelerine sabır azığının bulunması şarttır. Çünkü büyük davalar, büyük fedakarlıklar ister. Bir şeyleri feda edebilmek, başa gelen birçok şeye evelallah diyebilmek ancak sabırla mümkündür.
Kur'an; örnek ve model olarak anlattığı şahsiyetlerle muhataplarının şahsiyetini inşa eden ilahi bir kitaptır. Vahyin içerisinde anlattığı kısa ve şahsiyetler kesinlikle sırf bir tarihi bilgi olsun diye aktarılmaz; çünkü vahiy bir tarih kitabı değildir. Böyle olmasına rağmen Kur'an'ın neredeyse üçte ikilik bir kısmını kapsayan tarihi anlatımlar hep muhatabının şahsiyetini inşa etmeyi hedefler bu inşaat sürecini iki ayağı vardır; örnek ve ibret nazarıyla okumak...
Çocuğa ne verirseniz alacağınız odur. Bundan dolayı 10 yaşındaki Hz. Ali, kendisinden 30 yaş büyük olan Ebû Zerr'i arkasına takarak Dârü'l-Erkam'a iman yoluna götürmüştür.
ANKEBUT S. 45. AYET
"Kitaptan sana vahyedilenleri oku, namazı özenle kıl. Kuşkusuz namaz hayâsızlıktan ve kötülükten meneder. Allah’ı anmak her şeyden önemlidir. Allah yaptıklarınızı bilir.
Namazın hikmetini bize açıklamaktadır...
... Dârü'l-Erkam'ın sofrasına semadan Rahman Sûresi geldi. Efendimiz (sas):" Bu sûreyi Kâbe'nin karşısında hiç çekinmeden kafirlere karşı haykıracak var mı içinizde?" diye sordu. Sorunun karşısında Abdullah b. Mes'ud'un (ra) eli kalktı ama Efendimiz o zamanki talebeler arasında bedenen en zayıf o olduğu için: "Olmaz." dedi. Tekrar aynı durum yaşanınca Efendimiz kabul etti. Abdullah b. Mesud Kâbe'nin avlusuna gitti ve yüksekçe bir yere çıkarak Rahmân Suresi'ni okudu. Durumun farkına varan kafirler onu ayaklar altına alarak dövdü ama Abdullah b. Mesud bayılana kadar Rahman Suresi'ni okumaya devam etti. Kendinden geçince birkaç Müslüman tarafından Efendimiz'in huzuruna taşındı. Efendimiz onun hâlini görüp duygulandı ve:"Ben sana demedim mi, sen güç yetiremezsin!" deyince Abdullah b. Mesud:" Ya Resûlûllah! Ne olur izin ver, bir daha gideyim. Vallahi onlar ben Rahmân Suresi'ni okurken ve onlar beni tekmelerken hiç bu kadar zelil duruma düştüklerini görmemiştim." Dedi...
Zannediyorum kitaplığımın en yaşlı ve en kıymetli kitaplarından biri. Sevdiğim kitapları birkaç defa okumak gibi âdetlerim vardır.
Bu kitabı da ilk önce bir hoca talimi eşliğinde okumuş; daha sonrasında sindire sindire, "bu kitab'ın üzerinden bir Hatice Kübra geçmiş" dedirtecek düzeyde şahsileştirmiş olabilirim :)
Nebi aleyhisselam'ın ashabına şahsiyet eğitiminde uyguladığı 3 mühim basamak (1-sağlam bir Akide 2-aklî eğitim 3-ruhî egitim) onları; Yeryüzünü aydınlatan yıldız, Allah'ın onlardan razı olacağı ve yaşarken ebediyet ile müjdelenen âlî şahsiyet yaptı (bi-iznillah)
Gayesi sağlam şahsiyet yetiştirmek olan günümüz eğitmenleri ve ebeveynlerin bu kitaptan alacağı çok şey var diye düşünmekteyim.
Eğitim ve öğretimde karşılıklı sevgi işin olmazsa olmazıdır. Çünkü ancak sevdiğiniz insanı gönülden dinleyebilir ve söylediklerini gönül rahatlığı ile kabul edebilirsiniz.