Dâru'l Erkam bir ev idi. Bu gün eğitimin de yön vericisi, bel kemiği olması gereken yerlerimiz evlerimiz olmalı. Biz, kurumları olmazsa olmaz gibi gördük. Alternatifleri, illa bir kurum vasıtası ile düşünmenin çıkmazlarını hesaba katmalıyız. "Okullarla nasıl yarışabilirim?" diyoruz. Bu, imalâthaneye bile sahip olamayan sadece el tezgâhı olan birinin fabrika ile yarışma zorunluluğu duyması gibi bir şey. Dolayısıyla yarışmaya kalkıyoruz, galip olamayacağımız bir savaşa giriyoruz, yaralarımız büyüyor, çıkmaz sokaklara kendimizi mahkûm ediyoruz.
İslam medeniyetinde eğitimin kadim bir tarihi vardır. Dârü'l-Erkam ve Suffe örnekliği, bu geleneğin en güzel modellerini temsil etmişlerdir. Bütün zor şartlara ve imkânsızlıklara rağmen eğitim-öğretim faaliyetlerinin aksatılmadan devam ettirildiğinin güzel nişaneleridir. Günümüzde, var olan ciddi imkânların verimli kullanılması gerektiğine yönelik de etkili bir uyarıdır.
Reklam
Rabbim bu ümmete Nesibeler (r.a) nasip etsin
Hatta sevgisinde ve heyecanında fazlalık vardı ama asla eksiklik yoktu. Nesibe (ra) validemizin mesul olduğu bir evi, o evde eşi ve iki oğlu vardı. Şimdi o, bu evi bir mektep edinecek, evini bir Dârü'l-Erkam'a, bir Suffa'ya çevirecek; kendi o evin muallimi olacak ve o evden Allah ve Resülü'ne (sas) âşık yürekler yetiştirecekti. Yani asli vazifesi olan analığı yapacak, asla analık rolü oynamayacaktı.
Evlerimiz Dâru'l-Erkam olmalı, evlerimiz eğitim kurumu haline getirilmeli, evimizde sinema havası değil, mescid havası esmeli.
"Darü'l-Erkam'ın talebeleri o kutsi evde ilahi kelamın hakikatlerini öğreniyorlardı ama birçok sebepten dolayı hakikatler ancak karanlıklarda dile geririyorlardı. Bir gün gelecek ve isa'nın deyimi ile karanlıklarda söylenmeye korkulan hakikatler, aydınlıklarda haykırılacaktı ama o günler gelmemişti. "
İnsan Resulullah’ı çok özlüyor..
“Şüphesiz sen muhteşem bir ahlâk üzeresin.”
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.