bir gün, bir ailede uyumsuz bir çocuk dünyaya geldi. bu çirkin sözcük bir parça aşağılayıcı olsa da gevşek bir bedenin, sabit ve boş bir bakışın hakikatini yine bu sözcük anlatacaktı. “bozuk” yersiz olurdu, “eksik” de öyle , zira bu sınıflandırmalar kullanım dışı kalmış, hurdaya çıkmış bir nesneyi çağrıştırır. “uyumsuz” açık bir şekilde, çocuğun işlevsel çerçevenin dışında var olduğunu (eller tutmaya, bacaklar yürümeye yarar), bununla birlikte diğer yaşamların kıyısında durduğunu, onlarla tam olarak bütünleşmediğini ama her şeye rağmen onların bir parçası olduğunu varsaymaktadır; tıpkı bir tablonun köşesindeki bir gölge gibi, sanki davetsiz bir misafir, yine de ressamın tercihi.