Tavsiye Yazarlar (Alfabetik)
Abdulkadir Geylani Abdullah Sert Abdullah Yıldız Abdurrahim Karakoç Abdüllatif Uyan Adem Ergül Adem Özköse Adem Saraç
Muhyiddin İbnu'l Arabi "İçini yaşatan, ölü olan her varlığı diri görür."
Reklam
"Sevgi, Yüce Allah'ın sırrıdır; onu yakın bilgiye sahip ihlaslıların kalplerine yerleştirir."
Çünkü hareket ebediyyen ancak sevgi sebebiyle gerçekleşir, ama harekete bakan kimse başka sebepler tarafından gerçeği görmekten engellenir, oysa gerçek sebep o sebepler değildir. Zira asıl olan, âlemin kendisinin içinde hareketsiz olduğu yokluktan varlığa doğru olan hareketidir. Bu yüzdendir ki varlığın, durağanlıktan olan hareket olduğu söylenir. Şu halde, âlemin varlığı olan hareket bir sevgi hareketidir. Nitekim Hz. Peygamber - Allah'ın salâtı ve selâmı onun üzerine olsun- buna “Ben bilinmeyen bir hazineydim, bilinmek istedim” sözüyle işaret etmiştir. Bu sevgi olmasaydı, âlem somut gerçekliğinde ortaya çıkmazdı. Dolayısıyla âlemin yokluktan varlığa olan hareketi, Yaratıcının âleme yönelik sevgisinin hareketidir. Âlem kendini sâbit ve değişmez öz olarak gördüğü gibi dış dünyada var olarak da görmek ister. Bu yüzden, âlemin sâbitlik yokluğundan dış somut varlığa olan hareketi her yönü itibarıyla, Hakk tarafından ve âlem tarafından olan bir sevgi hareketidir. Çünkü kemâl, zatı gereği sevilir.
Varlık, âlemi yokluktan varlığa taşıyan akledilir hareketten meydana geldiğinden, namaz bütün hareket çeşitlerini içerir. Hareket çeşitleri ise üçtür: doğrusal hareket, yatay hareket ve baş aşağı hareket. Doğrusal hareket, namaz kılanın ayakta durduğu halidir. Yatay hareket, namaz kılanın rükü halidir. Baş aşağı hareket ise secde halidir. Şu halde insanın hareketi doğrusal, hayvanın hareketi yatay, bitkinin hareketi ise baş aşağıdır. Cansız varlıkların kendilerinden olan hareketi yoktur. Dolayısıyla bir taş hareket ettiğinde, başkası sebebiyle hareket eder.
İmdi Hakk nasıl ki Kendisinin sureti üzere olan erkeği sevdi ise, kadınları da erkeğe sevdirmiştir. Dolayısıyla erkeğin kadınlara yönelik sevgisi, ancak kendisinden varlığa gelen kimseye yöneliktir; nitekim erkeğin sevgisi, Kendisinden varlığa geldiği kimseye, yani Hakk'a yöneliktir. Bu yüzden Hz. Peygamber kendiliğinden “Sevdim” dememiş, “Bana sevdirildi” buyurmuştur, çünkü sevgisi, hatta eşine yönelik sevgisi dahi, Kendisinin sureti üzere olduğu Rabbi ile bağlantılıdır. Çünkü eşini, Allah'ın ahlakıyla ahlaklanarak, Allah'ın kendini sevmesi sebebiyle sever.
Reklam
Muhabbet şarabını tatmamış olan yaşamamıştır bu dünyada Kim onunla sarhoş ölmemişse, akıl ve ölçü mahveder onu.
Davud el-Kayseri, descartes’ın tersine insanın düşündüğü İçin var olduğunu değil, var olduğu İçin düşünebildiğini söyler.
SİLSİLESİ
Niyâzî‐i Mısrî kaddese’lâhü sırrahu’l azîz, târikat silsilesini bizzat belirtmiştir. Mevâidü’l‐İrfân’ın 40. sofrasında bildirdiğine göre silsilesi şöyledir: Ümmî Sinan Halveti Eroğlu Abdülvehhâb Elmalı Halvetî Yiğitbaşı Alauddin Uşşâkî Niyâzî‐i Mısrî kaddese’llâhü sırrahu’l azîz Tacuddin Kayseri Molla Pîrî Erzincanî Seyyid
Aşkı ancak, mihnetini çeken bilir; aşk ateşini ise ona dokunan bilir.
282 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.