Size bir ülke anlatayım mı?
Bu ülkede 69 yaşındaki A.Ü gibi, yolda sadece adres sorduğunuz torununuz yaşında bir genç tarafından bir barakaya çekilip tecavüz edilebilirsiniz, maaş kartlarınız ve ziynet eşyalarınız çalınabilir..
Bu ülkede 6 yaşındaki Gizem Akdeniz gibi, babanızın kuzeni tarafından defalarca tecavüz edilebilir, öldürülebilirsiniz,
Yazarın okuduğum 2.kitabıydı. Daha önce Kadın – Erkek Beyni kitabını okumuştum. Dili akıcı ve sürükleyiciydi. Yazarın derdinin salt bir roman yazmak olmadığını hepimiz biliyoruz. Nörobilim uzmanı olan yazarımız bu bilim dalıyla ilgili teknik terimleri harmanlayarak bize bir roman yazmış. Sürükleyici bir romanın yanında bu terimleri bize öğretme,
Kırılan bir kalbin eskisi kadar atmadığını babamdan filan değil kendimden öğrendim. Ne zaman çarpıntım başlasa mutluyum derdim hep kendi kendime.Eskiler hatırlanınca acılar yeni oluyor galiba. Neyse....Pek beceremeyenlerdenim yaşamayı. Ama öyle pes edenlerden değil. Bir şeyler olsun diye çok şey yaptım, hiçbir şey olmadı. Aslında çok şey oldum.
"hükmat geliyor, beni vurecekler" diyen Mardinli kör Şeyhmus'un, marş okuyamadığı için her gün cezaevi koridorlannda dayak yedikten sonra ıslak tek gözünden yaşlar boşanırken söylediği Kürtçe ağıtları dinlediniz mi? Veya düşlerinin gerisindeki kırıntılarla otuzuna kadar savrulup, "abem bu devirde ya diploman olacak ya da bir dolmuşun" derken "faili meçhul"e giden minübüs şoförü sınıf arkadaşım Pirinçlik Kemal'i bilir miydiniz?
Nereden bileceksiniz! Bu yüzden yüreğinizi tırmalamak istiyorum. Yürekleriniz irkilsin istiyorum! Yeşil pencereden bir gül istiyorum!
KADIN
Siz, güçlü kadınlar istiyorsunuz...
Bir yumrukla yıkılmayan, tekme- tokat dayak yedikten sonra ayağa kalkıp, işlerine geri dönebilecek kadar güçlü kadınlar istiyorsunuz.
Siz, akıllı kadınlar istiyorsunuz...
Verdiğiniz üç kuruşla evi çekip çevirecek; görevlerini eksiksiz yerine getirmezse başına gelecekleri bilecek kadar akıllı kadınlar istiyorsunuz.
Siz, şefkatli kadınlar istiyorsunuz...
İyi gününüzde yumrukladığınız o gözleri, kötü gününüzde üstünüze titrerken görmek istiyorsunuz. Terliğinizi getirecek, ayağınızı yıkayacak kadar şefkatli kadınlar istiyorsunuz.
Siz, sabırlı kadınlar istiyorsunuz...
Her halinize dayanan, her şeye rağmen terketmeyen sizi.... yaşadığı kötülüğü kader olarak görecek kadar kadar sabırlı kadınlar istiyorsunuz.
Siz, inançlı kadınlar istiyorsunuz...
Yaradılış gereği üstün olduğunuza inanan, hatalarınızı "erkektir yapar" diye geçiştiren ve hâlâ size güvenecek kadar inançlı kadınlar istiyorsunuz.
Bilmiyorsunuz haddinizi...
Siz, sınırlarını kendinizin belirlediği bir dünyada, komutlarla yönetilen bir robotunuz olsun istiyorsunuz.
Sevmiyorsunuz kadını.
"Ben on yaşında küçük bir çocukken, güneş ışığını bardakla yakalamak isterdim. Bir gün elime bir bardak aldım, usulca yaklaştım duvara ve bardağın ağzını duvara vurdum. Bardak kırıldı, elim kesildi, dayak yedim. Dayağı yedikten sonra avluya çıktım, baktım, bir su birikintisinin içinde güneş ışığı var, onu ayaklarımla ezmek için hemen suya girdim, tepinmeye başladım. Üstüm başım çamur oldu; tekrar dayak yedim. Ne yapabilirdim? Tuttum, güneşe bağırmaya başladım: 'Ama hiç acımadı, kızıl şeytan, hiç acımadı.' Ve dilimi çıkardım güneşe. Bu biraz rahatlattı beni."
Gülümseyerek sordu Pavel:" Neden kızıl görünüyordu sana güneş? "
"Evimizin karşısında kırmızı suratlı, kızıl sakallı bir demirci vardı. Neşeli, iyi kalpli bir köylüydü. Güneşi ona benzetirdim."
Kırılan bir kalbin eskisi kadar atmadığını babamdan filan değil kendimden öğrendim. Ne zaman çarpıntım başlasa mutluyum derdim hep kendi kendime.Eskiler hatırlanınca acılar yeni oluyor galiba. Neyse....Pek beceremeyenlerdenim yaşamayı. Ama öyle pes edenlerden değil. Bir şeyler olsun diye çok şey yaptım, hiçbir şey olmadı. Aslında çok şey oldum.
Siz, güçlü kadınlar istiyorsunuz...
Bir yumrukla yıkılmayan, tekme- tokat dayak yedikten sonra ayağa kalkıp, işlerine geri dönebilecek kadar güçlü kadınlar istiyorsunuz...
Siz, akıllı kadınlar istiyorsunuz...
Verdiğiniz üç kuruşla evi çekip çevirecek; görevlerini eksiksiz yerine getirmezse başına gelecekleri bilecek kadar akıllı kadınlar istiyorsunuz...
Siz, şefkatli kadınlar istiyorsunuz...
İyi gününüzde yumrukladığınız o gözleri, kötü gününüzde üstünüze titrerken görmek istiyorsunuz. Terliğinizi getirecek, ayağınızı yıkayacak kadar şefkatli kadınlar istiyorsunuz...
Siz, sabırlı kadınlar istiyorsunuz...
Her halinize dayanan, her şeye rağmen terketmeyen sizi.... yaşadığı kötülüğü kader olarak görecek kadar kadar sabırlı kadınlar istiyorsunuz..
Siz, inançlı kadınlar istiyorsunuz...
Yaradılış gereği üstün olduğunuza inanan, hatalarınızı "erkektir yapar" diye geçiştiren ve hâlâ size güvenecek kadar inançlı kadınlar istiyorsunuz...
Bilmiyorsunuz haddinizi...
Siz, sınırlarını kendinizin belirlediği bir dünyada, komutlarla yönetilen bir robotunuz olsun istiyorsunuz...
Sevmiyorsunuz kadını...
Hadi ordan...!!!!