Ç.

Ç.
@dcigdemy
Ayva turunç nar bende
Sırça Köşk
Halbuki gelip geçenlerin çoğu, bilhassa çocuklar, bu parlak camekânların önünde durup, orada bir köşeye, ustaca bir karmakarışıklık içinde yığılmış oyuncaklara gözlerini dikiyorlar; sonra, mahzun 145 bir tavırla yollarına koyulunca karşılarına çıkıveren tahta tekerlekli arabalara dudaklarını kıvırarak ve adeta hayallerinde vitrinden kalan güzel şekilleri bozuyormuş gibi canları sıkılarak bakıyorlardı. Fakat küçük satıcı onların bu isteksizliklerini fark etmez, önüne bakarak kısa aralıklarla bağırırdı: “Beş kuruşa, arabalar beş kuruşa...” (Sabahattin Ali, Arabalar Beş Kuruşa)
Sayfa 53
Reklam
"Atmaca’nın kanatları düşmüştü adaşım."
Atmaca hiç kimseyle konuşmuyor, düğünlere gitmiyor, zeytinlerin altında tek başına çalıyordu. Ama geceleri çınarın altında adamakıllı coşar, gözlerini kıza diker, üfler, üflerdi… Ve biz titrediğimizi, bağırmak, konuşmak, yahut yerlere atılıp ağlamak istediğimizi hissederdik… Onun çalışında, bir ateş yığını etrafında haykıran ateşe tapanların, yahut batmakta olan bir gemiye çarpan dalgaların feryadı ve inleyişi vardı. Atmaca’nın kanatları düşmüştü adaşım. Sarardıkça sararıyordu. Değirmencinin köye indiği günler kapının yanındaki taş sedirde kızla beraber oturduğunu ve tırnaklarını, parçalamak ister gibi, iki tarafındaki sert kayada gezdirdiğini görünce, bu işin böyle gitmeyeceğini anladım… Bir gece onu çağırdım, derenin alt başına gittik, kavak fidanlarının arasına oturduk. Çakıllarda acele acele seken sulardan ve uzaklardan gelen bir kurbağa sesinden başka hiçbir şey duyulmuyordu. Atmaca önüne bakıyor, niçin çağırdığımı, ne söyleyeceğimi sormuyordu. Elimi omuzuna koydum, gözlerini bana kaldırdı: “Seviyorsun!..” dedim. “Öyle…” dedi. “Ne yapacaksın?..” Bu sualin cevabını bulmak ister gibi gözlerini yukarıya, yıldızlı göğe çevirdi; uzun uzun baktı, birdenbire: “Sen bizim çeribaşımızsın” dedi, “gezdiğin yerler benden çok, tecrübelerin fazla, aklın, dirayetin bütün Çingene’lerden üstündür. Sana açılmalıyım. (Sabahattin Ali, Değirmen)
Ç.

Ç.

, started reading a book
İsa'ya Göre İncil
İsa'ya Göre İncilJosé Saramago
8.6/10 · 2,415 reads

Reader Follow Recommendations

See All
Mahalle Kahvesi
Mahalle KahvesiSait Faik Abasıyanık
7.9/10 · 7k reads
176 syf.
·
Not rated
·
Read in 139 days
Rıfat Bey Neden Kaşınıyor
Rıfat Bey Neden KaşınıyorAziz Nesin
8.5/10 · 487 reads
Reklam
"Bayırdan aşağı üç adam iniyor. Bunlar çobanlar. Mağaraya birlikte giriyorlar. Meryem uzanmış, Yusuf dirseğini yemliğin bir köşesine dayamış oğlunu seyrediyor. İlk çoban öne çıkıp şöyle söylüyor, İşte benim koyunumdan süt, kendi ellerimle sağdım. Meryem gözlerini açıyor ve gülümsüyor. Sıra ikinci çobanda, Bu peyniri kendim yaptım. Meryem başını sallıyor ve yine gülümsüyor. Üçüncü çoban heybetli omuzlarıyla bir an tüm mağarayı kaplıyor, yeni doğan bebeğin ana babasına bakmadan şöyle söylüyor, Hamuru kendi ellerimle yoğurdum, ekmeğimi toprağın altındaki ateşle pişirdim. Adamın ağzından bu sözler çıkınca Meryem onun kim olduğunu anlıyor."
Sayfa 65 - Kırmızı KediKitabı okuyor
"Biliyor musun, insan bilgeliğe kendi yazgısına hükmetme hayalinden vazgeçtiğinde varırmış."
Sayfa 398 - Agora KitaplığıKitabı okudu
Ç. tekrar paylaştı.
Denizler gibi derindim, Gözlerine sığ göründüm.
Sustu, son sözler öyle acınacak bir tavırla ağzından dökülmüştü ki, fazla bir şey sormaya, hatta teselli etmeye kalkışmadım; ona bu halde ne söz söylenebilir ne de söyleneni duyardı. Koluna girip çadıra kadar götürdüm. İşler gittikçe sarpa sarmıştı adaşım, Atmaca’nın hali beni korkutuyordu. Fakat yapılacak hiçbir şey yoktu. Şimdilik işi oluruna bırakmaya karar vererek yattım. Bütün gece, büyük çınarın altında kollarını açarak sabırsızca bekleyen Atmaca’yı ve dudaklarının kenarında geniş bir sevinç, soluk yanaklarında görülmemiş bir pembelikle ona doğru koşan değirmencinin kızını gördüm. Fakat birbirinin kucağına atılacakları zaman şekli belli olmayan tuhaf bir cisim ikisinin arasına giriyor, bir çark gibi fırıl fırıl dönerek ve gittikçe büyüyerek onları ayırıyordu. Sabahattin Ali, Değirmen
Reklam
KIRLANGIÇLAR Öyküsünden
(...) Tepelerinden birçok kırlangıçlar geçti: Sıcak yerlere dönüyorlardı. Ayrıldılar... Ve bir daha birbirlerini görmediler. Fakat ikisi de küçük derenin kenarındaki söğüdü ve orada geçirdikleri güzel ilkbaharı ve yazı unutmadılar. (...)
Sayfa 35 - Türkiye İş Bankası Yayınları
118 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.