Maalesef Hristiyan misyonerlerin cirit attığı Müslüman ülkemizde, dindar ile dinciyi, din ticareti yapan ile dine hizmet etmek isteyeni aynı kefeye koyan bir yobaz/laikçi anlayış vardı.
Hani eşya haddi aşınca tersine inkılap edermiş ya; hani araba tekerleği hız limitini aşınca tersine dönüyormuş gibi görünür ya, hani çok gülen insanın gözünden ağlamanın işareti olan yaş gelir ya, benim de kederlerim haddi aşmış, tersine dönmüş gibiydi.
Âdeta naz ehli olmuştum. Dua ettiğimde kabul ediliyordu, bunu hissediyor, görebiliyordum. Ruhen büyük bir arınma içindeydim. Yunus’un diliyle hamdım, pişmek için yanıyordum. Sıkıntı içinde mutlu, şiddet içinde ferah yaşıyordum.