Evlatlarına karşı sorumluluklarını yerine getirmekten kaçınan bir anne ve bir baba... Ebveynin boşluğunu dedesinin yanında doldurmaya çalışan bir çocuk... Çocukları ile bağlarının gittikçe zayıfladığını fark eden anne baba, bu durumdan, haksız yere dedeyi sorumlu tutar ve dede ile torunu acımasızca ayırmaya çalışırlar. Ancak araya mesafelerin girmesi, dede ile torunu birbirine daha çok bağlayacak, gönüllerini daha da yakınlaştıracaktır.
Yetişme çağında, bağlı olduğu tek kişiden de uzak düşen Haluk, kendisine örnek alacak kimseyi bulamayınca müthiş bir boşluğun içinde bocalamaya başlar. Efkarlı ve düşünceli günler biribirini kovalarken, tehlikeli hadiselerle burun buruna gelen Haluk, bu zorlukları aşabilecek mi? Düştüğü karanlıklardan tek başına aydınlığa çıkabilecek mi? İnancının ilkelerini dedesinin hayat anlayışıyla ören Haluk, "Kelebekler Gamsız Uçar" sözü misali her şeyi kapıp koyverip değerlerinden vaz mı geçecek, yoksa onlara sıkıya sarılıp erdemli bir hayatı mı seçecek?..
Öykülerin bir kısmı ile ilgili bilgiler bulunabilir.
Kitap son baskıda eklenen "Yağmur Duası" adlı öykü ile toplamda 16 öyküden oluşuyor. Kitaba adını da veren "Anıtı Dikilen Sinek" bana
Küçük Kara Balık 'ı anımsattı. Genç bir karasineğin karanlık odadan aydınlığa çıkma mücadelesi ve bilgiç
Kitaba Murat'ın hikayesi ile giriş yaptıktan sonra dedesi Ali efendinin insanlığından ve anlattığı muhteşem hikayelerin yanında torunu Murat'a verdiği öğütler ile kitap adeta akıp gidiyor. E tabi Eyüp Sultan'ı da geçmemek gerekir. Itri, Dede Efendi, Zekai Dede Efendi gibi güzel isimlerinde hayatına, eserlerine ve şarkılarına yer verilmiş. Keyifle okuduğum bir kitaptı, tavsiye ederim.
GülnihalFerudun Özdemir · Nesil Yayınları · 201647 okunma
Koltuğunda oturan Temel'e torunu sokulur ve sorar
"Dede, ninemle kaç yıldır elisiniz?"
"60 yildir"
"60 yıl çok uzun bir süre. Nedir bu işin sırrı?"
"Bak evlat, ilk evlendigimiz gün gelinliği ile nineni bindirdim ata. Tuttuk bizim köyün yolunu. Yol taşlı, atın ayağı tökezledi. Ninen "Bu biiir!" Dedi. Biraz daha gidince at bir kez daha tökezleyince "bu ikiiii!" Dedi. Az sonra at yine tökezleyince hemen "Bu üüüç!" Diyerek gelinliginden çıkardığı tabancası ile atı vurdu. Ben sinirlendim tabii. Çıkıştım "ne yaptın sen?" diye. Bana döndü "Bu biir!" Dedi. O gün bu gün gül gibi geçindik.
Ahmet Yesevi'nin Hacı Bektaşi Veli'ye uzattığı pösteki üzerinden yeşil Bursa'ya bakan Orhan Gazi, kulağında çınlayan Dede Korkut boylamaları ile torunu Fatih'e İstanbul'u işaret etmiştir ve o işaretle Türk, Viyana kapılarına dayanmıştır.