En ilkelinden, gelişmişine kadar, hemen herkesin düşüncesinde bir “TANRI” vardır... O’na kızar, O’nu sever, O’nu yargılar; zaman zaman, yaptığı yanlış(!) işleri yüzünden O’nu itham eder; âdeta, O’nu yukarıda bir yıldızda ya da boşlukta oturmakta olan bir tonton dede ya da celâlli bir sultan gibi tahayyül ederiz! Biraz daha geniş düşünenlerse, bu tahayyülümüzdeki “TANRI”nın olamayacağını söyler ve “biz Tanrı’ya inanmıyoruz” derler; ki “ateist”-“Tanrı tanımaz” olarak adlandırılırlar. Oysa, ne tanrı tanımazların (“ateistim” diyenlerin), ne de hayalinde, duyduklarına, şartlanmalarına göre bir TANRI varsayanların, “Hz. Muhammed’in açıkladığı ALLÂH”tan hiç haberleri yoktur!
193 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
İster inançlı olsun, ister inançsız; çok büyük çoğunluğun kabul ettiği TANRI kavramı şudur: Gökyüzünde(veya her yerde) bulunan, dünyayı ve dünya üzerindeki insanları yöneten, kâh onların işlerine karışıp, kâh da onları kendi hâllerine bırakıp imtihan eden, yukarıdan insanların davranışlarına bakıp onları tanımaya çalışan ve nihayet hoşuna giden işler yapanları cennetine, emirlerine uymayan veya hoşuna gitmeyen şeyleri yapanları da cehennemine yollayacak olan bir tanrı. O’na kızar, O’nu sever, O’nu yargılar; zaman zaman, yaptıkları yüzünden O’nu itham eder; âdeta, O’nu yukarıda bir yıldızda ya da boşlukta oturmakta olan bir tonton dede ya da celâlli bir sultan gibi düşünürüz. Bu kitap; Hz.Muhammed’in açıklamış olduğu “Allah”ın, bu tanrı kavramının çok çok ötesinde bir gerçeklik olduğunu, kelime-i tevhid ve Kur’ân-ı Kerîm’deki “İHLÂS” Sûresi’nin açıklamalarıyla çok etkileyici bir şekilde çağdaş veriler ışığında açıklıyor. Önsözde de belirtildiği gibi; kitapta, “ALLÂH”ın “TANRI” olmadığı; çeşitli, yanlış bilgilere ve şartlanmalara dayanan hayalimizdeki “TANRI”ların, asla Hz. Muhammed Mustafa (aleyhisselâm)’ın tebliğ etmiş olduğu “ALLÂH” ile bağdaşmadığı izah edilmeye çalışılıyor. Günümüzde her insanın mutlak farkına varması gerektiğini düşündüğüm bu önemli gerçeği, benim örneğine pek rastlamadığım açıklıkta anlatan bu kitabı herkese tavsiye ediyorum. (Kitabı ahmedhulusi.org adresinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz)
Hazreti Muhammed'in Açıkladığı Allah
Hazreti Muhammed'in Açıkladığı AllahAhmed Hulûsi · Kitsan Basım Yayın · 20086 okunma
Reklam
Bu geceler düşüncemi başka büyük geceye, 1071 senesi Ağustos'unun 26. gecesine götürüyor. Malazgirt'te bileğinin kuvvetiyle, dehasının zoruyla bize bu aziz vatanın kapılarını açan Alparslan'ı, muharebe emri vermeden evvel hangi kuvvetler ziyaret etti ve ona neler gösterdi? Üç kıtada genişleyecek yeni bir Roma'yı kurmak üzere olduğunu, talihini, avuçları içinde taşıdığı milleti, yeni bir tarih ve coğrafyanın emrine verdiğini, yeni bir terkibin doğmasına bir çınar gibi yetişip kök salmasına sebep olduğunu acaba hissetmiş miydi? Hiç tanımadığı dehalı çocuklar müstakbel zaferlerin kumandanları, henüz söylenmemiş şiirlerin şairleri, henüz yükselmemiş şaheser yapıların mimarları, henüz duyulmamış nağmelerin bestekârları etrafında henüz açmamış bir fecrin gülleri gibi dolaşmıyorlar mıydı? Gözlerinde Sultan Hanı'ndan, İnce Minare'den bir hayal yok muydu? Eğer yokduysa, bütün bunlardan habersiz, bu müjdeleri içinde konuşur bulmadan o büyük işi nasıl yaptı? Nasıl on senede Malazgirt'ten Akdeniz kıyılarına, bu toprağın tanımadığı ve tatmadığı bir ideali taşıdı? Fatih'in İstanbul fethinden evvelki uykusuzlukları, Bakî'nin ve Nedim'in, Neşatî ve Nâili'nin, Sinan'la Hayreddin'in, Kasım'ın, Itri ile Dede'nin, Seyyit Nuh'la Tab'î Mustafa Efendi'nin ve daha yüzlerce onlara benzeyenlerin dehalarına yüklü bir kaderi kendisine taşımasından gelen bir sabırsızlıktan başka ne olabilir? Ve eğer o mübarek ağrı olmasaydı bütün bu eserler nasıl doğarlar, hangi mucize ile eski hayat ağacı yeni meyvalarla donanırdı?
Sayfa 25 - Dergah yayınlarıKitabı okudu
Ferâye "Dağın maralı, çölün çakalına yar olmaz." Feraye'nin gözlerinde tanrılar sinsin oynar Feraye'dir kızın adı Feraye Türkmen kızı Feraye'min eli iskân obası hep tarumar Feraye'miz sahipkıran, göğün öksüz yıldızı Titreyen dudaklarında donup kalan karakış Ellerinde bir heyecan taze baharla hısım Gergefinde yedi elvan ebemkuşağı
Bağlama sesi nedir ki, diye deyip geçmemek gerekliydi. Dede Korkut için bir soy, Pir Sultan için bir isyan, Neşet Ertaş için bir sevda, Âşık Veysel için bir görme biçimi olan bağlamayı yadırgayıp, elektroniğin kalp ritimlerini bozduğu, sevgisiz, isyansız, gönül gözü kapalı bir gençlik yetişiyordu.
Sayfa 91
429 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Anadoludaki Ortaklaşma Mücadelesi
Avrupanın üzerinde bir komünizm hayaletinin gezinmesi Marks'a tekabül eder. Oysa ki, Anadoludaki ortaklaşma mücadelesi, yüzlerce yıl evvelinden başlamıştı. Hemde daha radikal ve kapsayıcı bir şekilde. Şeyh Bedrettin'de dinler ve milletler aşılmış ve tek bir hakikate varılmıştır. Şeyhin vasiyeti üzerine, onu kara toprakta değil, hakikati anlayan yüreklerde arayacağız. Tüm bilgeliği ile yüz yıllar ötesinden günümüze uzanan bir ders veriyor, Şeyh Bedrettin, Dede Sultan ve Torlak Kemal.
Ben de Halimce Bedreddinem
Ben de Halimce BedreddinemRadi Fiş · Evrensel Basım Yayın · 2016431 okunma
Reklam
460 öğeden 401 ile 410 arasındakiler gösteriliyor.