"Ne istediğim sorulduğu anda hiçbir şey istemez olurdum. 'Ne olursa farketmez, nasıl olsa beni mutlu edecek bir şey yok.' düşüncesi hasıl olurdu. Aynı zamanda, bir şeyi ne kadar az istersem de bana sunulan hiçbir şeyi reddedemezdim. Gerçekten istediğim bir şey teklif edilseydi, ona ancak çekine çekine el uzatabilirdim(...) İki şey arasında seçim yapacak gücüm bile yoktu. Bu, sonraki yıllarda hayatımı 'utanç dolu' diye nitelendirmemin en büyük sebeplerinden bir tanesi olmuştur diyebilirim."