Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Demek teğmen oldu, buna bir itirazım yok ama bu bir işe yaradı mı? Ulu Tanrı insanın yüreğine bakar, rütbesine ya da mevkiine değil - O'nun önünde erinden tut generaline kadar hepimiz çıplağız.
Sayfa 197
Beni bu bunalımdan kim kurtaracak? Vakit gece yarısını geçti. Pencerem açık. Uzaklardan hüzün dolu bir şarkı sesi geliyor. İçimde tanımlanamaz bir daralma var. Bir el kalbimi sıkıyor sanki. Ruhum kabına sığmıyor bu gece. Oda, ev, şehir, dünya, evren dar geliyor bana. Bir yolculuk etmek, buralardan, kendimden, her şeyden uzaklaşmak, bir yerlere
Reklam
143 syf.
3/10 puan verdi
·
3 günde okudu
#kitapyorumu ️3/10 ●İlk söyleyeceğim şey; şimdi ben ne okudum? Devrik,uzun cümleler, soyut betimlemeler, her an konudan konuya atlamalar, karakterler arası uyumsuzluk... Yazar edebi bir metin çıkarma umuduyla mı yola çıktı da böyle kimsenin anlamaması için yazılan bir kitap ortaya çıktı bilemiyorum. ●Size konusu ile alakalı birşeyler yazmak isterdim ama eminim ki yazarın da bu konuda pek bir fikri yok. ●Üzgünüm ama şahsi fikrim, zaman kaybı. ●Bu arada Bi Kutu Kitaptan gelen çoğu kitap (hepsi değil asla) beni hayal kırıklığına uğratıyor. Bu nedenle aboneliğimi sonlandırdım. Sizde durumlar nasıl ?
Melek Kavşağı
Melek KavşağıJachym Topol · Dergâh Yayınları · 202051 okunma
İnsan olarak doğup, mikrop olarak ölüyoruz.
Sonuçta minnacık mikroorganizmalardan bahsediyoruz, değil mi? En fazla ne yapabilirler ki? Yakın dönemde yapılan birçok çalışma şunu göstermektedir ki bu mikroorganizmaların beynimiz ve davranışlarımız üzerine çok ama çok büyük etkileri bulunmaktadır. Ruh halinizden tutun seçeceğiniz yemeğe, hatta sıkı durun eş seçiminize bile karışan bir canlı topluluğundan bahsediyoruz. Peki nasıl? İşte elinizde tuttuğunuz bu kitapta, bu canlılarla olan garip ilişkimizi ele alacağız ve sevgili okuyucu inanın bana çok ama çok ilginç bir dünyaya yolculuk edeceğiz Bu yolculuk sırasında öğreneceğiniz tüm bilgileri tek bir cümle ile ifade etmek gerekseydi eğer, aşağıdaki cümle durumumuzu fazlasıyla güzel özetlerdi. İnsan olarak doğup, mikrop olarak ölüyoruz.
Eğer vücudunuzda bir demokrasi varsa üzgünüm ama bu vücut sizin değil, onların olabilir. Sonuçta sizin 30 trilyon oyunuz, onların ise en düşük ihtimalle 40 trilyon oyu bulunmaktadır. Yani belki anne karnında sahip olduğunuz vücut size aitti ve insan olarak dünyaya gelmiştiniz. Ama siz dünyaya geldikten sonra, sizin hücrelerinizden daha fazla sayıda mikroorganizma sizin vücudunuza yerleş ti artık. Bazılarınız bu sayı farkının çok önemli olmayacağını ve patronun kesinlikle kendisi olduğuna inanabilir. Sonuçta minnacık mikroorganizmalardan bahsediyoruz, değil mi? En fazla ne yapabilirler ki?
Allah bize akıl ve irade gibi iki güzellik vermiş, şartları hazırlamış, kuralları koymuş, bildirmiş ve uyarmış.Bunun üstüne her türlü özgürlüğümüz olsun ama hiçbir yaptırım olmasın demek hiç mantıklı değil. Merhamet olsun adalet olmasın demektir bu Bu talep yerine gelmiş olsa, bir sürü suç olacak ama cezasını bulmayacak.Peki işlenen suçların bir kısmı bize yönelik olursa ve canımız yanarsa, yine aynı şeyi düşünecek mi- yiz? O zaman "Adalet nerde?" diye haykırmayacak mıyız? İnsanoğlu böyledir. Hırsızlığa maruz kalmadığında hırsızlara karşı son derece merhametli. Ne olacak canım giden mal olsun, diyebilir.Ama kendisi buna maruz kaldığında hırsızın idamını bile ister.İşte bu tipik modern zaman bencilliği. Cehennemi istemeyenler, acı çekmemiş.haz ve hız içinde olanlar.Onlar ölümden ve kıyametten de korkarlar.Çünkü onların bu dünyada bir elleri yağda bir elleri balda.Acı çekenler, zulüm görenler, kötülüğe maruz kalanlar ise adalet ararlar.Kendilerine bunları yaşa tanların en ağır cezaya çarptırılmasını isterler.
Reklam
Kılıç dahi fikrin emrindedir aksi halde zarar verir
Türkiye'nin Suriye'deki içsavaşa müdahil olmasının Türkiye'ye kurulmuş bir tuzak olduğunu gören Sezai Karakoç Türkiye'yi şöyle uyarmıştır: "Şimdi Batı bize diyor ki: 'Suriye'de kötü bir yönetim var. Orada halk ile devlet arasında problem var, masum insanlar ölüyor. Bu işi siz halledin, siz çözün, insanların ölümünü seyir mi edeceksiniz?' Şüphesiz Müslümanlar asla seyretmez, ama bu meselenin çözümü silahla olmaz. O yönetimi uyaracak olan kılıç değil kalemdir. Çünkü kılıç ile girdiği takdirde halk ile karşı karşıya gelecek ve siz yine masumları öldürmek zorunda kalacaksınız. Aynı o devletin yaptığını siz yapmış olacaksınız. İşte bu size kurulmuş bir tuzaktır. Çözümün sadece silah ve kılıç olduğu doğru değildir. Daima ondan daha güçlü olan bir çözüm vardır ve o çözüm fikirdir. Kılıç dahi fikrin emrindedir. Aksi halde zarar verir."
Ülen Bünyamin
"Peder. O mahlukları Tanrı yarattı, değil mi?" "Hay üstüne iyilik sağlık çocuk. Tabii ki O yarattı." "Peki bunu neden yaptığını hiç düşündünüz mü?" Büyükbaba elini Benjamin'in omzuna koydu ama çocuk hissetmedi. "Yani işte Tanrı neden dinozorları yaratıp sonra hepsini yok etmiş?" "Tanrının işine akıl sır ermez ama-" "Ben de hiç erdiremiyorum zaten," dedi Benjamin,
200 syf.
8/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Erteleme
Yeni kitap yorumu ile herkese 'Selamlar' Herşeyi erteleyen biri olarak kitabı görür görmez dikkatimi çekti. #nihankaya yı daha önce çok duymuş ama hiç okumayı düşünmemiştim.Ama bu kitap sanki tam bana göre diye düşünerek aldım ve hemen okumaya başladım. Kitabı okurken hem erteleme üzerine hem de yazarın hayatı üzerine epey bilgi
Erteleme
ErtelemeNihan Kaya · Eksik Parça Yayınları · 2023437 okunma
Keats, Flaubert ve deha sahibi diğer adamlar, dünyanın vurdumduymazlığına katlanmakta büyük güçlükler çekiyorlardı ama kadının katlanması gereken en büyük sorun bu duyarsızlık değil, dünyanın ona karşı takındığı düşmanca tutumdu. Dünya ona, erkeklere söylediği gibi, “Canın istiyorsa otur yaz, benim için fark etmez,” demiyordu; ona kahkahalarla gülüyor ve “Yazmak mı? Sen yazsan ne olur, yazmasan ne olur,” diyordu.
Reklam
Gerçek zaten şu adı anılmayan ama işitince uzaktan bir gizli aşinalık, eski bir yaren gibi tanıdık mı tanımadık mı diye göz kırpıştırılan değil mi, değil mi, değil mi?
NBC 'Kasaba' Filminden bir sahneyi hatirlatti
SORİN - Nasıl söylemeli bilmem, ama başka nedenler de var. anlaşılmayacak bir şey değil; aklı başında genç bir adam, burada, bu ıssız köy hayatını yaşıyor. Ne parası, ne toplumda bir yeri, ne geleceği var. Belli başlı bir işi yok. Başı boşluğundan utanıyor ve korkuyor. Çok severim onu, o da bana bağlıdır. ama yine de, ne de olsa, yerinin burası olmadığını biliyor, başkalarının merhametiyle yaşayan bir besleme, bir asalak gibi hissediyor kendini. Şaşacak bir şey yok bunda, gururlu bir insan. ARKADİNA - Beni çok tasalandırıyor... (Düşünceli.) Bir işe mi girmeli acaba?
İnsan gitmesin, bitmesin diye çabaladıkça çoğu zaman daha çok dibe batıyor. Bazen içinde bulunduğumuz durumları gözlemleyebilmek için sakin olmaktan çok daha fazlası gerekiyor. Sizi gerçekten seven bir insanı kalbinden birden fazla kez yaralarsanız ne olur? Kalbi iyileşir mi? İnsan gerçek aşkına ihanet eder mi? Bazen birinin yokluğu, en çok istediğin an ona gidemeyeceğini, gecenin herhangi bir saatinde özlediğin için arayamayacağını anladığında başlıyor. Verilen sözler, kurulan hayaller ve arzuların önemsiz olduğunu tam da o an anlıyorsun. Büyük bir pişmanlık ve sıkıntı çöküyor insanın içine. Sebepsiz ve sonsuz. En kötü durumlardan biri de, karşınızdakinin onca çabasına rağmen onu yüzüstü bırakmak sanırım. Bu acının duygusu tarif edilemez ancak unutulmaması gerek birkaç şey daha var. Her ne olursa olsun, bir zamanlar birbirini seven iki ruh yabancı olamaz. Hayattaki “ keşkelerimiz “ çoğu zaman bize zulüm etse de, insanın içine bir umut ışığı da doğurmuyor değil. Artık bitti. İkimiz de mutluluğu bir başkasında arayacağız. Belki çok daha mutlu olacağız, belki üzüleceğiz ama bir zamanlar birbirimize ne kadar iyi geldiğimizi hiç unutmamalıyız. En kötüsü de bu. Birbirimize verdiğimiz dersler bizi mükemmel yapacak, cezasını ise hatıralarımız çekecek.
++ Hume / Duygularımız
Etik ve ahlak konularında da Hume Rasyonalizme karşı çıkmıştır. Rasyonalistler haklı ile haksızı ayırt etmenin insan aklına özgü bir şey olduğunu düşünüyordu. Bu doğal hukuk anlayışına Sokrates'ten Locke'a kadar pek çok filozofta rastladık. Ama Hume ne yapıp ne söylediğimizi aklın belirlediğine inanmıyordu." "Ne belirliyordu peki?" "Duygularımız. Muhtaç birine yardım etmeye karar veriyorsan, seni buna zorlayan duygularındır, aklın değil." "Ya yardım etmek filan istemiyorsam?" "O zaman da belirleyici olan duygularındır yine. Muhtaç birine yardım etmemek akla ne uygundur ne de aykırı, ama belki bayağı bir davranıştır." "Ama bir yerde bir sınır olmalı mutlaka. Başka bir insanı öldürmenin doğru olmadığını herkes bilir." "Hume'a göre her insanda başkalarının ne hissettiğine dair bir duygu vardır -hali iyi mi, yoksa acı mı çekiyor. Yani duygudaşlık gibi bir yeteneğimiz var. Ama bunun akılla hiçbir ilişkisi bulunmaz."
Sayfa 317 - Pan
Uyarılmasının kokusunu, kadınlığının o nefis kokusu- nu bu yakınlıktan alabiliyordu. Kendisini daha fazla kontrol edemeyen Clay, elini kaldırdı, parmağını külo- tun beline koydu ve pamuklu kumaşı kendisine doğru çekti. "Ah," dedi Julia şakacı bir tavırla, eline bakarak. "Yolunun ortasında seni engelleyen bir şeyler mi
Sayfa 177
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.