"Bir öğretiye bağlı mısın? Peşinden gittiğin, yaşamana ve davranmana kılavuzluk eden bir inancın, bilgin var mıdır?" Siddhartha buna şöyle cevap verdi: “Biliyorsun sevgili dostum, henüz bir delikanlıyken, seninle ormanda çilecilerin yanında yaşarken, öğretilere ve öğretmenlere güvensizlik duymaya, onlara sırt çevirmeye başlamıştım. O zamandan bu yana değişen bir şey yok. Ama yine de o günden sonra pek çok öğretmenim oldu. Güzel bir yosma uzun süre bana öğretmenlik yaptı, zengin bir tüccardan, ayrıca zar atıp kumar oynayan bazı kimselerden ders gördüm. Bir ara Buddha'nın gezgin bir öğrencisi bana öğretmenlik yaptı; ormanda uyuyakaldığım sırada başımda bekledi. Ondan da bazı şeyler öğrendim, ona da çok minnettarım. Ama öğrendiklerimin büyük çoğunluğunu şu gördüğün irmaktan öğrendim ve benden önce burada kayıkçılık yapan Vasudeva'dan. Pek sade bir insandı Vasudeva, bir düşünür değildi, ama gerekli olanı biliyordu, Gotama gibi tıpkı; kusursuz biriydi, bir ermişti."
Sayfa 138Kitabı okudu
En canınızdan bezip "Benden bu kadar," dediğiniz anlarda, bir oyunbozan çıkar ortaya. Kendinizi yok etmeyi, en azından yok saymayı düşündüğünüz bir anda, birisi bir kahve ısmarlayıverir; ve bir kahveye fit olup, yaşama devam etmeye karar verirsiniz. Değişen bir şey yoktur tabii - ve bu kimse yeni biri de değildir. Bu, iyiniyetli olduğu sanılan, o anda yaptığının farkında olmayan insanlar yüzünden yüzlerce intihar önlenir; yüzlerce kopuk yaşam, çürük de olsa yaşamınızın rengine uymayan renkte iplikle dikilir. Önüne bakıp da renk farkını gören , daha fazla dayanamaz; ama nasılsa bu pek sık rastlanan bir şey değildir.
Reklam
1864 yılından günümüze değişen pek bir şey yok...
İnsan medeniyete kavuşmakla eskisinden daha fazla kan dökücü olmamışsa bile, en azından daha kötü, daha iğrenç bir kan dökücü olduğu kesindir. İnsan, eskiden hak uğruna kan döker, bunun için önüne geleni gönül rahatlığıyla temizlerdi; zamanımızdaysa, kan dökmeyi iğrenç saydığımız halde bu iğrençlikten kendimizi alamıyoruz, hem de eskisinden daha çok.
150+ yıldır değişen pek de bir şey yok
Osmanlı'daki en temel fark, halkın eğitimsizliğiydi. Dini kaide adı altında hurafe teşkil edilen görüşler nedeniyle dünya işleri bırakılmış, sınırlar uygarlık araçlarına kapatılmıştı. Devlet, kara bir bağnazlık tarafından sarılmış; ulema ise işler bozuldukça akla uygun çözüm yolları aramak yerine kadere razı gelmek ve dine yönelmek gibi çözümler üretir olmuştu. Halk, yaşadığı yokluk ve fakirliğin başarısızlık değil bir tür imtihan olduğuna inandırılmış ve buna karşı çıkmanın "dünyaya değer vermek" gibi oldukça günah bir eylem olduğuna ikna edilmişti... Öte yandan devlet de büyük bir borç içinde kıvranıyor, toplumdan yüklü vergiler tahsil ediyor, soygunculuğun ve rüşvetçiliğin de önüne geçemiyordu. Hükümet toplumu dört bir yandan kuşatan zümreleri engellemek yerine onlarla bir olmaktan çekinmiyordu. Ekonomik durumu iyi olan Türkler ve bu düzenin dışında kalan azınlıklar ise fena sayılmayacak hayatlar sürüyor, toplumdaki sınıf farkı dev bir uçurum halini alıyordu.
Sayfa 113
Günümüzde de değişen pek bir şey yok!
Aslında o yılların aşırı enflasyonist ortamında cüzdanımdaki paranın neye, ne kadar yeteceği konusunda pek bir fikrim yoktu.
"Bugün, kulaklar sağırlaşmış ki yardım feryatlarını duymuyor. Gözler öyle bir perde ile perdelenmiş ki görmesi gereken olumsuzlukları görmüyor. Diller öyle bir halatla bağlanmış ki, hakkı, gerçeği, doğruyu dillendirmiyor veya dillendiremiyor. Yürekler öyle buzlaşmış ki, dünya kardeşlerine yapılanları umursamıyor. Ruhlar öyle betonlaşmış ki, kendisine dokunmayan zarar ve kötülüklere 'eyvallah' deyip hiç titremiyor. Akıllar da öyle bir dumura uğramış ki, 'ne yapabilirim' diye düşünecek takat, hal kalmamış." 2004 yılında yazılmış bu satırlar. Sevgili yazar bey, 2023 yılında da değişen pek bir şey yok. Dahası var daha kötüsü var hatta...
Reklam
314 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.