"Hayat sürekli değişen ve dönüşen bir şeymiş ve insan bu değişim ve dönüşümlerin arasında duygudan duyguya sürüklenir dururmuş, bunu anladım. Hem de öyle bir sürüklermiş ki rüzgarın önündeki kuru yapraklar gibi savrulur dururmuş oradan oraya. Onca yaşanmışlık, onca umut, onca sevda, onca hayal kırıklığı insanın içinde tortular bırakırmış, yeşerecek yepyeni sevdaların üstüne çöken tortular. İçinde yumak yumak endişe, yumak yumak korkuyla beraber bir kere daha inanmak istermiş insan, bir kere daha asılmak istermiş hayata. Bozkırın ortasında sonsuzluğa giden karınca katarları gibi umutlar uzayıp gitmek istermiş ve daima bedeller ödermiş, kimi zaman küçük, kimi zaman büyük ve çoğu zaman boyunu aşan bedeller. Bedeli olmayan bir sevda var mıdır bu dünyada, bedeli olmayan bir hayal, bedeli olmayan bir başarı var mıdır mesela?.. İnsanın ödediği en büyük bedel buydu, çocukluğu. Hayat dönüştükçe, değiştikçe büyüyordu insan ve bu canına yandığımın dünyası ondan bir tek şey alıyordu aslında, çocukluğunu. İşte ben o gün o güzel yılları bıraktım orada... Büyümek bir batakmış gibi, büyümek karşı koyamadığımız kaderimizmiş gibi, vesselam."
Gönül Dağı