Giritli Nikos Kazancakis, “Zorba”yı 1946’da yayımladığında hayatının son dönemindeydi. Yunan Zorba; yerinde duramayan, hiçbir şehirde uzun süre kalamayan tutkulu bir hayat aşığı, ama her çeşit kültürel kural ve sınırlandırmaya boyun eğmeyerek kendi bildiği gibi yaşamayı seçen, insanın bizatihi kendi mutluluğunun önemini vurgulayarak insanın insana yaptıklarının zorbalık olduğunu avaz avaz bağıran, gerçek iyiliğin ayrım yapmadan herkese insani davranmak olduğunu söyleyen bir seyyah. Hayat ağırdır. En zoru da yaşlanmaktır ona göre. Gençliğin ne değerli bir hazine olduğunu anlatır Kazancakis bu romanında. Zorba, klasikler arasında yerini almış bir dramdır. Kimine göre aklı beş karış havadadır, kimine göre bir kahramandır, kimine göre beş para etmezin tekidir bu Zorba. Güler, ağlar, dans eder, yanlış kararlar alır, hatalarıyla yüzleşir, alaya alır her şeyi. Ve ölüm her zaman olduğu gibi en son ziyaretçidir yine. Zorba filmleştirildiğinde, bu rolü Anthony Quinn canlandırır. İzlemek isteyenlere duyurulur. Zorba gibi ben de diyorum: Bazı şeyler değişmeli artık. İnsan çirkinleşmekten vazgeçmeli. Kültürün insanı değersizleştiren ögelerini bir silgiyle silmeli. İşte Zorba’dan bir alıntı: “Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte ararlar, bazıları da daha alçakta; ama mutluluk insanın boyu hizasındadır.” (s.113)
Ömer İncelikli açık havada, bir banka oturmuş düşünüyordu. Zaten hayatı boyunca hep düşünüp durmuş eyleyen bir adam olamamıştı. Ve işte yine düşünüyordu. Düşünüp duruyordu ya da düşünüp oturuyordu. Çok düşünmekten hasta olabilirdi, fakat bu ihtimalden korktuğu hâlde çok düşünmeyi bırakamıyordu. Gerçi sadece çok düşünmüyordu Ömer, dediklerine göre,
yazarın okuduğum ilk kitabı. adını çok duyduğum, özellikle adından önce koyu feminist diye anılan, erken zamanda kaybettiğimiz değerlerden biri.. nur içinde yatsın..
kitabı çok beğendim, hatta bittiği gibi diğer kitaplarına da ulaşmaya çalıştım.
kitap,,,bir kız çocuğunun doğup büyüdüğü evden yetişkin zamanlarına kadar özellikle bir kadının
Kitabı okumaya karar vereli yıllar başlayalı aylar olmuş, etkisiniyse ömrümce taşıycam. Zaman böyle de acımasızsın...
Hayatımın hangi evresinde olursam olayım Tolstoy ve Dostoyevski okumaya söz vermiştim kendime. Onların yazdıklarının tamamını okumadan ölmem umarım. Çünkü çok şey kaçırdığımı neden daha önce okumadığımı biten kitaplardan sonraki
Kitap karsinizdaki kisi sizinle konusuyor gibi adeta.Kesinlikle akademik bir dili yok akici, sizi bazen karsidaki kisi azarliyor bazen motive veriyor gibi.Ben faydali buldum bos bir kisisel gelisim kitabi oldugunu sanmiyorum cogu bolumde zaten yazar sizin kendi hayatinizi sorgulamaya itiyor.Elinde bir hayat var bunu en iyi sekilde nasil
"Zor bir devirde yaşıyoruz. Fakat bir şeyler değişecek. Değişmeli.. Bazı insanlar için hürriyet hala değerli. Onun için hürriyet afişlere yazılan bir kelime değil."
#tahtakurdu #laylamartinez #carcoma
Anneannesiyle birlikte yalnız yaşayan torun, toplum tarafından da bir kenara itilmiş ve hem evleri hem kendileri haberlerin malzemesi olmuşlar. Torunun baktığı çocuk ortadan kaybolur. Suçlamalar toruna çevrilirken anneanne annesinden bailayarak tüm aile hikayesini anlatır
Anlatıcı bizi oldukça farklı bir eve ve
İşlerin kötü gittiğini söylememe gerek yok, zaten bunu herkes biliyor. Bu bir kriz. Herkes ya işsiz ya da işini kaybetme korkusu yaşıyor. Doların değeri beş kuruş etmiyor. Bankalar iflas ediyor. Tezgâhtarlar masa altında silah taşıyor. Serseriler sokaklarda terör estiriyor. Tek bir insan bile ne yapacağını bilmiyor ve bu işin sonu yok. Soluduğumuz
Osmanlıdan başlayarak Türkiye tarihi hep özel hal yöntemlerine tanık olmuştur. 18 kardeşini bir gecede iktidarın selameti için katleden bir rejimin başka türlü olması da mümkün değildir. Bu özel hal uygulamaları, denetim altına alınan toplumları, halkları, inançları, siyasal düşünce akımlarını, renkleri ezmek, çoğu zaman da başkalaştırmak için hep
HAKAN GÜNDAY // AZ
“ Herkesin öyle bir hikayesi yok muydu? Başlayıp da bitiremediği… Çünkü kimsenin dinlemediği. İçine atmak diye bir şey varken, anlatmaya ne gerek vardı? “
#kitapyorumu :
Günday’ın edebi dilini “Kinyas ve Kayra “
ile sevmiştim ben. O kitabında öğrendim, Günday’ı anlamanın sabır gerektirdiğini. Bu kitabında da :” Yeter artık