Gog, parası derya deniz olan bir abimiz. Fakat huzuru da bir o kadar kıt. Hayata dair cevaplanmamış soruları ve hiç bilmediği konulara karşı merakı da çok. O yüzden, işi gücü bırakıp oradan oraya gitmeye başlar tabi siz de peşinden. Farklı ülkelerde, bambaşka şehirlerde, farklı alanlarda isim yapmış veya hiç bilinmeyen yüzlerce insan. Dolanıp durduk. Öyle farklı fikirler duyduk ki şaşırdık kaldık. Yok yok pek kaldık sayılmaz, toparlandık başka yere gittik yeniden. Yeniden, yeniden. Örnek mi istersin, vereyim. Freud'a gittik. Einstein'a, Salvador Dali'ye, Lenin'e, Ford'a. Bilmediğim siyasiler, sanatçılar, politikacılar, kimler kimler...
Ne mi öğrendik, ah sen de canım!
Bilirsin uzun uğraşlar hep mütevazı bir kapıya çıkar, bilenen bir cevaptır aranan aslında. İşte ona İnancını güçlendirmek için gezinir durursun. Okur, öğrenirsin. Aslında en başından beri bildiğin o amaç için. Ne mi o? tabi ki de söylemeyeceğim şuna bak, ben boşuna mı okudum 470 sayfalık kitabı.
Haha, inanmadın değil mi, şaka yapıyoruz şurada :D
Gog, bunca uzun yoldan, sınırsız isteklerden, bilimlerden, bilgiçlerden, parası için peşinde dolaşan ucubelerden sıkılır. Bunca zenginlikte mutlu olamadım, onca adamla tanışıp konuştum biri bile yüreğime bir parça huzur katamadı der, sinirlenir ve kendini sefalete, yokluğa verir. Günlerce aç ve bitap gezindikten sonra küçük bir kızın ona ekmeğini verdiği an oturur taşlar, o ne güzel kızdır, o ne güzel ekmek!