Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mehmet

Mehmet
@deliidervis
84 okur puanı
Ocak 2015 tarihinde katıldı
Ben sadece gerçeği söyleyebilirim ve biliyor musun, gerçeğin karşısında hiçbir şey duramaz, gerçek güçlüdür ve ebedi muzafferdir.
Sayfa 96 - Kırmızı yayınları
Reklam
Aşk, her canlı için bir ruh ihtilâildir! Çünkü onun yaktığı her şey, aynı zamanda bir rönesans, bir yeniden doğuştur!
Sayfa 241 - Ötüken yayınları
Seni tahtından düşürmek, oraya kendim oturmak ve dünyaya yeni bir düzen getirmek üzere, elimdeki bütün karanlık ve aydınlık kuvvetleri seferber ettim: daha az haksızlık ve açlık, daha az konuşan erdem ve daha çok seferber olmuş sevgi...
Sayfa 551 - Can yayınları.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"İnsan bu berbat beden içinde -kan, kemik, beyin, ten, damarlar, sperm, ter, gözyaşları ve dışkı bir yumak- nasıl mutlu olabilir? Kıskançlığın, nefretin, yalanın, korkunun, acının, açlığın, susuzluğun, hastalığın, ihtiyarlık ve ölümün tehdit ettiği bu beden içinde insan nasıl mutlu olabilir?"
Sayfa 396 - Can yayınları.
"Aramızdaki büyük fark şudur Angelos: Sen kurtuluş yolunu bulup kurtulduğuna inanıyorsun; ben kurtuluşun var olmadığına inanıyorum ve buna inanarak kurtuldum."
Sayfa 218 - Can yayınları.
Reklam
Bana neler hissettiğini söyleme. Biliyorum. Ama bak, dayanabileceğin cehennem, aşkının gücü kadardır. Benim asıl dayanamayacağım cehennem, seni kayıtsız görmek olurdu.
Gelecekte ne olursa olsun, biz ikimiz yine birbirimiz için neysek o olarak kalacağız, çünkü beni her zaman seveceksin.
Delilik söz konusu olunca insanın neyin gerçek olduğunu bilemeyeceğini düşünüyorum. Şu anda gerçek olanlar da delice şeyler. Bunu gerçek olarak kabul ettiğimde, ben aklımı kaçırmışım demektir.
Bir fikrin güdümünde olmayan fiziksel eylem, nasıl sersemlerin kendini kandırma biçimiyse, kişinin değerler sisteminden kopuk bir seks de öyledir. ... Aşkın saflığını arzudan koparan insan, aşksız arzunun ahlâksızlığına da inebilen insandır.
Oysa aslında bir erkeğin cinsel seçimi, kendi temel inançlarının sonucu ve toplamıdır. Bana bir erkeğin neyi çekici bulduğunu söyleyin, ben de size o adamın hayat felsefesini anlatayım. Bana onun hangi kadınla yattığını gösterin, size o kişinin kendini nasıl değerlendirdiğini bir bir sayayım.
Reklam
Yüzünde bir zafer ifadesi yoktu, sevinç yoktu, yalnızca kendi durumuna bakarken hemen hemen korkunun sınırlarını zorlayan acı bir merak vardı. Dünyayı mahvetmekte olan düşmanın ne kadar küçük olduğunu görmekteydi. Yıllar boyu bir enkaz manzarasının içinde dolaşmış, büyük fabrikaların harabelerini, güçlü makinelerin kalıntılarını, yenilmez insanların cesetlerini görmüş de, bunların sebebi olarak bir devle karşılaşmayı beklerken, ayak seslerini duyar duymaz saklanmaya çalışan bir fare görmüş gibi. Eğer bizi yenen buysa, o zaman suçlu biziz, diye düşünüyordu.
“O yasalara sahiden uyulmasını mı istiyoruz sanıyordunuz?” diye devam etti Dr. Ferris. “Onların ihlal edilmesini en çok isteyen biziz. Doğru dürüst anlasanız iyi olur, karşınızda bir grup okul izcisi yok. O zaman, çağımızın güzel jestler çağı olmadığını da anlarsınız. Biz güç peşindeyiz ve bu konuda ciddiyiz. Siz küçük kumarbazlardınız, ama biz gerçek oyunu biliyoruz, bunu anlasanız iyi olur. Masum insanları yönetebilecek güç yoktur. Herhangi bir hükümetin tek kozu, suçluların tepesine binmektir. E, ortada yeterli sayıda suçlu yoksa, o zaman onları yaratmak gerekir. O kadar çok şeyi suç olarak ilan edersiniz ki, insanların yasaları ihlal etmeden yaşaması mümkün olmaz. Bir ülke dolusu yasaya uyan halkı kim ister? Bundan kimin ne çıkarı olabilir? Ama çıkardığınız yasalar uyulamaz, uygulanamaz, nesnel olarak yorumlanamaz şeylerse, o zaman bir ülke dolusu kanun kaçağı yaratırsınız. Ondan sonra da suçluluktan para kazanmaya başlarsınız. Sistem bu, Bay Rearden. Oyun bu.
Rearden karanlık sokaklarda onun evine doğru yürürken elleri paltosunun ceplerinde, kolları iki yanına bitişikti, nedeni de, kimseye değmek, dokunmak istemeyişiydi. Bunu daha önce hiç hissetmemiş, belli bir objeye yönelik olmayan bu yayılmış tiksintiyi hiç duymamıştı. Çevresindeki her şeyi sarıyordu o tiksinti. Şehir onunla sırılsıklam gibiydi. Belli bir şeye yönelik tiksintiyi anlayabilirdi. O şeyle mücadele edebilir, onun dünyaya ait olmadığı inancıyla, sağlıklı bir öfke duyarak savaşabilirdi. Ama bu duygu çok yeni bir şeydi. Dünyanın nefrete lâyık bir yer olduğu, kendisinin oraya ait olmak istemediği duygusu.
Sonra gittiğim ziyafette insanların kendi altın tabakları, çatal bıçakları, dantel masa örtüleri önünde, dehşet içinde tir tir titrediğini görüyordum. Sanki o yemek salonu efendiydi de, kendileri ona hizmet eden objelerdi. Elmas gömlek düğmelerinin, gerdanlıkların yarattığı objeler...tersi değil. O zaman ilk fırsatta dökümün başına koşuyordum. Onlar da arkamdan, hayattan zevk almayı bilmediğimi söylüyor, işinden başka şeye önem vermez, diyorlardı.
Dagny onu neyin mahvettiğini merak etti. İnsanı ne tür bir hata bu hâle getirebilirdi?
124 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.