Aklım tabancalara gidiyor. Bıçaklara bıçaklara. Sevmiyorum bıçakları. Tabancalar. Beynimizde bir yerde küçük bir delik, etrafı siyah. Garip bir delik. Kan hafifçe sızmış. Beyin tıkayıvermiş deliği. İrin gibi bir şey akmış.
Ona ne, ona ne bundan. Bu benim kafatasımdaki delik. Ona da mı açmalı. Açmalı ya. Yalnızlıktan başka nasıl kurtulunur?
Belki de insanlar hakikaten böyle deliriyordur. Bir şeyi kafaya takıp onunla zihninin içine küçük bir delik açıyor, sonra kurcalaya kurcalaya o deliği bütün bir aklı yutacak kadar büyütüyordur.
"Senin gibi bir çocuk kendini böyle bir yerde bulduğunda asla geri dönüş olmaz, sadece Cehennem'in dibine daha fazla inersin. Günlerini, canavarların seni seve seve takip edeceği karanlık bir delik kazmak için kürek sallayarak geçireceksin.."
Apartman anlayışını bu coğrafyaya getirenler arsa fiyatlarının tavan fiyatlara çıkması için çabalayan siyaset ve bürokrasi çevresidir. Avrupa'da ve Amerika'da insanlar şehir dışındaki köylerde rahat rahat yaşıyorlar. Biz ise şehirlerin içine adeta mahkum edildik. Buranın köylerinde altyapı sıfır, hala tuvaletler derelere akıyor ya da foseptik çukurlarına... Yol zaten Allah'a emanet. Otobanlar bile delik deşik biçimde... Her deprem haberinde köydeki arsalar tavan üstüne tavan yapıp duruyor. Akıl hastaneleri doldukça doluyor. Ülkede psikiyatrik ilaç satışları tavan yapmış durumda..