TIMARHANE BANA NEYZEN TEVFİK’İ TANITTI Neyzen Tevfik (1879-1953) Onu tanımayan yoktur sanırım o kuşakta ve bizim kuşakta. Yeni kuşak merak sarsa, belki biraz tanıyabilir onun kişiliğini şiirlerinden... Görmek mümkündü onu Beyoğlu’nda, Havuzlu Beyazıt Meydanı’nda, Küllük Kahvesinde, Kumkapı’da, Samatya’da... İstanbul’un her yerinde, her
Darbe yapılınca Mahir İz Hoca çok üzülmüştü. Kendisi darbeye muhatap olan hükümeti tutmazdı. Sebebini soranlara, “Cumhuriyetle darbeler kapısı kapanmıştı; şimdi o kapı açıldı; bu sürecin ne kadar devam edeceğini kimse kestiremez. Büyük devlet adamları orduyu kışladan çıkarmanın kolay, fakat tekrar kışlaya sokmanın zor olduğunu bilirler.” derdi. Ne kadar doğru söylermiş değil mi? Başına üç kişi toplayan, kendi işine bakmıyor, vatanı kurtarmaya kalkıyor. Allah sonumuzu hayır etsin. Ali Saib Hoca çok sinirlenmişti; bir şey mi oldu?
Sayfa 292Kitabı okudu
Reklam
Kafayı çekiyorsun; sarhoşken masanın üstündeki makineyi herhangi bir sebeple alta indiriyorsun; sonra da unutup makinem çalındı diye hırsız arıyorsun. Bizim mahallede yaşlı bir yörük karısı var. Bir gün bana "Oğlum, deliler mi okuyor yoksa okuyanlar mı deliriyor?" diye sordu. En kıymetli şey akıldır; alınıp satılsa, pek çok insan onu satın alır; siz de içip onu kaybediyorsunuz. Ne diyeyim?
Sayfa 162Kitabı okudu
- Amok’un ne olduğunu biliyor musunuz? +Amok mu? Evet sanırım duydum... Malezyalılarda görülen bir tür sarhoşluk çılgınlığı değil mi? -Sarhoşluktan daha farklı bir şey... Çılgınlığın da ötesinde bir şey... İnsanın bir şekilde kudurması, sıradan alkol zehirlenmesiyle kıyaslanmayacak derecede tehlikeli, anlamsız bir saplantı. Ama kökenindeki sırrı asla çözemedim. İklimle, sinir sistemi üzerine fırtına gibi hücum ederek çökme noktasına getiren nemli, bunaltıcı havayla bir bağlantısı olabilir... Bakın Amok şu şekilde oluyor: Sıradan, iyi huylu Malezyalı bir adam, sakin ve kayıtsız bir şekilde oturup içkisini içiyor... Birden ayağa fırlar, hançerini kaptığı gibi sokağa atar kendini, kafasına estiği gibi, hiç durmadan dümdüz gider ama nereye gittiğini bilmez. Elindeki hançeri yoluna çıkan insan veya hayvan olsun fark etmeksizin her şeye saplar, bu kanlı cinnet hali onu daha da çıldırtır. Koşarken ağzından köpükler saçar, deliler gibi ulur... Ama yine de koşmaya devam eder, sağa sola hiç bakmadan, kulak tırmalayıcı çığlıklar atarak, elindeki kanlı hançer ve dehşet verici görünümüyle ileri doğru koşmaya devam eder. Köyün insanları amok koşucusunu hiçbir gücün durduramayacağını bilirler, bu nedenle onu gördükleri anda haberi olmayanları uyarmak için 'Amok! Amok!' diye bağırırlar... Herkes kaçışır... Ama o bunların hiçbirini duymadan, görmeden, önüne çıkan her şeyi yere yıkarak koşar... Ta ki kuduz bir köpek gibi vurulup öldürülene ya da ağzından köpükler saçarak kendi kendine yere yığılana kadar.
...bikez benim deli olmam olanaksız. Çünkü ben ölmüşüm. Deliler ölür de , ama hiç ölüler delirir mi?
Sayfa 92
Bir başkent düşmek üzere iken ,başkent valisinden, savaşın ikinci yüzü!
-Söyle o aptala,kağıtlara ,belgelere göz kulak olsun. Itfaiye müdürü de budalaca sorular sormasın bana...Madem ki eleerinde, atları var Vladimire gitsinler.Yoksa bunlari Fransızlara mi bırakmak niyetinde? -Efendim,akıl hastanesi başhekimi de geldi.Ne yapacaksın? diye soruyor. -Gitsinler,hepsi gitsinler.Delileri de şehre salıversin!Madem ki orduyu deliler kumanda ediyor,akıl hastanesindeki delilerin de özgürlüklerine kavuşmaları yerinde olur. Cezaevindeki tutukluları ne yapmak gerektiği kendisine sorulduğu zaman, kont vali basgardiyana öfkeyle bagirdi: -Ne yapalim yani?Onlar icin iki tabur asker mi verelim sana?.Asker yok ,onları da salıversin, olsun bitsin! -Evet ama efendim ,siyasi tutuklularda var,mesela Meckov ile Verescagin! -Verescagin mi?Hala asılmadı mi o?Getirin onu buraya!
Reklam
556 öğeden 431 ile 440 arasındakiler gösteriliyor.