Bu kitap hissizliğin kara deliğine düşmüş bı arkadasimizi anlatıyor ama arkadaş demek te yanlış o kimseye ait değil ne annesine ne sevgilisine nede bu dünya ya hatta kendi bedenine bile başına gelenler bı başkasının başına gelmişçesine kayıtsız kendi hiç birşey yapmamış gibi herşeye umursuz aslında çok hassas ama bunu gösterecek yada göstermek istemeyecek kadar üşengeç,kendi hayatında bir seyirci gibi adeta herşeye ,kerkeze yabancı ,iç sesini en iyi kendisi duyuyor bu yüzden başkalarıyla konuşmak yerine içinde kendiyle konuşuyor hatta bu delilik seviyesine gelince aslında dışındanda konuştuğunun farkına varıyor,hikayede hücresinde bazen umut bazen umut etmek istemeyerek beklediği temyiz kararıyla herşeye rağmen bu halinden memlun oldugunun farkına varıyor. Aslında o kendi tanrısını, kendi kaybettiği belkide hiç aramaya kalkmadığı benliğini buluyor. Ölümü için bir günü de olsa bin günü de olsa gene olacaklardan kacamayacağını ve halinden,kendinden memlun olduğunu hissediyor,İnsanın ölmeden önce kendini bulmasıni acıklı şekilde anlatıyor...