"(...) akşam gazetesinin sayfasını çevirirken, bu kadar güce sahip bir erkeğin böyle öfkeli olması. Yoksa öfke, her nasıl oluyorsa, güce eşlik eden o bildik hayalet miydi? Örneğin zenginler çoğunlukla öfkelidirler, çünkü yoksulların onların servetine göz diktiğinden kuşkulanırlar. Profesörler, ya da belki yaşlı ve saygın kişiler demem daha uygun olur, kısmen bu neden yüzünden öfkeleniyor olabilirler, ama kısmen de fazla dikkat çekmeden yüzeyde yer alan bir başka neden yüzünden. Büyük olasılıkla hiç de ‘öfkeli’ değillerdi; gerçekten de sıklıkla, özel yaşamlarındaki ilişkilerinde takdirkâr, sadıktılar, örnek gösterilirlerdi. Eğer profesör, kadınların üstün konumda olmadıklarını biraz fazla vurguladıysa, büyük olasılıkla kadınların üstün olmadıklarını değil, kendi üstünlüğünü düşünüyordu. Bir hayli hiddetlenerek ve epeyce vurgulayarak koruduğu da buydu, çünkü sahip olduğu şey onun gözünde nadide bir mücevherdi. Hayat her iki cins için de –kaldırımda ite kaka yürüyen kadınlarla erkeklere baktım– çetindi, zordu, sürekli bir mücadeleydi. Büyük cesaret ve güç gerektiriyordu."