"Bir gün artık o hale geldi ki onsuz her şey, yalnız her şeydir. Artık ne masallar masaldır. Ne hikâyeler hikâye. Öyle bir dünya düşünelim ki hiçbir şairi yoktur. Öyle bir memleket düşünelim ki, müzik yasak edilmiştir."
"Ben ne istediğini adamakıllı bilen birisi değilim. Yalnız bildiğim bir şey varsa o da, başkaları iyi şeyler yaparsa derhal anlıyorum. Ben hakiki bir köylüyüm. Yarım yamalak tahsilimle iyiyi, kötüyü tefrik ediyorum; bu bana yeter!"
"Hiçbir iz yok," dedi Reşit.
Muhtar, avluyu yeniden taradı gözleriyle. O her şeyin mutlaka bir iz bırakacağına inanıyordu, izsiz şey olmazdı; kuşların bile izi vardı gökyüzünde, sözcüklerin dişte, bakışların yüzde.