Kader, hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten, "ne yapalım kaderimiz böyle" deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir. Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin, ne de hayat karşısında çaresizsin...
Sayfa 275Kitabı okudu
Demek hayat böyle iki adım ilerisi bile görülmeyen sisli ve yalpalı bir denizdi. Tesadüflerin oyuncağı olacak olduktan sonra ne diye bir irademiz var ki? Kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı? Yaşayışımıza ve etrafımıza şekil vermek arzusuyla dünyaya gelmekten ise hayatın ve muhitin verdiği şekli kolayca alacak kadar boş ve yumuşak olmak daha rahat, daha makul değil miydi?
Reklam
Demek ki hayat böyle iki adım ilerisi bile görülmeyen sisli ve yalpalı bir denizdi. (Sabahattin Ali)
Hayat Neden Bu Kadar Sıkıcı ? DiyenLere … “Bugün ne Yaptın ? “ Hiiiç Aynı işte ne olsun ! DiyenLere , anlatacak bir çok şeyi olması için … Şimdilerde insanlığın en büyük sorun bu … Hayatın sıkıcı , monoton olması dışarıya dahi çıkmak istememek , gün ışığı görmemek … Herşeyin aynı olması insanın canını sıkıyor elbet , bunaltıyor , depresyona
Bazı kimseler vardır ki, bunlar hiç ara vermeden kitap okurlar. Okuduklarından bir netice çıkarmaksızın devamlı okuyup dururlar. Bu kimselerde bir yığın bilgi vardır. Fakat beyinleri bu bilgileri bir esasa göre tasnif edip değerlendiremez. Bir kitabın bütün içeriğini adeta ezberlerler. Kabiliyetleri, okudukları kitabın içinden
Hava soğuk. Tak kulaklıkları. Dışarı çık. Üşü. Yürü. Daha çok üşü. Daha çok yürü. Üşüdükçe yürü.
Reklam
ne eski bir tango melodisi, ne de siyah önlüklü bir mektepli kız resmi, hayır beni on sekiz yıl evvelki o tatlı hatıraları alemine atan, gazetede götürdüğüm iki satırlık, kupkuru, alalade bir kiralık ilanı oldu. o anda pendik sahilleri birden gözümde canlanıverdi. o köşk...o köşkün bizim bahçeye bakan penceresi...ve o pencereden mahinur...sarı
Evet hayat böyle bazısı çok yakışıklı gidiyor; öyle yakışıklı gidiyor ki sana sadece bakakalmak kalıyor. Ayrılıksa bir yanıyla ölüme benziyor; ancak öldüremiyorsun da: Dünya güzel. Eee serde de erkeklik/kadınlık var, ağlayamıyorsun. Kısaca senin için aşk: Yutkunamamak demek, öylesine yarım, öylesine gıcık, öylesine boktan! / Orhan Veli Kanık
"Ey üç yüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş ve susarak Nur'un sözünü dinleyen ve gayba nüfuz eden gizli bir bakışları ile bizi hayranlıkla seyreden Said'ler, Hamza'lar, Ömer'ler, Osman'lar, Tahir'ler, Yusuf'lar, Ahmed'ler, vesaireler!...Sizlere hitap ediyorum.Başlarınızı kaldırınız, 'Sadakte'(doğru söylediniz) deyiniz.Ve böyle demek sizlere borç olsun! Şu çağdaşlarım, varsın beni dinlemesinler.Tarih denilen mazi derelerinde sizin yüksek istikbalinize uzanan telsiz telgrafla sizin ile konuşuyorum.Ne yapayım; acele ettim, kışta geldim. Sizler Cennet gibi bir baharda geleceksiniz.Şimdi ekilen Nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır. Biz, hizmetimizin ücreti olarak sizden şunu bekliyoruz ki;Mazi kıt'asınına geçmek için geldiğiniz vakit, mezarımıza uğrayınız.O bahar hediyelerinden bir kaç tanesini medresemin mezar taşın denilen ve kemiklerimizi misafir eden ve Horhor toprağının kapıcısı olan kal'anın başına takınız. Kapıcıya tembih edeceğiz.Bizi çağırınız. Mezarımızdan, 'Henien leküm'(Ne mutlu size gözünüz aydın!) sadasını işiteceksiniz" Ümitvar olunuz Şu istikbal inkılabatı içinde en yüksek gür seda İslam'ın sadası olacaktır.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.