“Siz Ali Bey oğlum, tabiî ki, pek çok kere demirci dükkânına gitmişsinizdir, bilirsiniz. Eline çeliği alan usta onu önce tavlar, sonra bir süre döverek kaba bir şekil meydana getirir. Bu, kılıcın taslağıdır. İmalat bitene kadar tavlama işlemine aralıklarla devam edilir. Demirci dükkânında iş, kılıcın yapımına başlamakla bitmesi arasındaki zamandır. Usta, demir döverken ne kendinden ne de kafasından akan terin miktarını düşünür. Durumumuz, Ali Bey oğlum, tıpkı demircininki gibidir. Biz bir kılıç dövmeğe başladık. Vazifemiz onu en mükemmel şekle getirmeden ocağı söndürmemektir. Bizim Söğüt’teki bağ ve bahçemiz Hazreti Peygamberin âğûşudur. Biz bağ-bahçe kaygusundan âzâdeyiz. Biz Ümmet-i Muhammed’in yüzünde bir tebessüm belirtebilirsek, İrem bağlarında yaşamış gibi oluruz. Yılların emeği Matyas’ı bu hale getirmiştir. Bizim ondan vazgeçmemiz, sürülmüş toprağa toprak yorulur kaygusu ile tohum atmamak gibidir.”