336 syf.
·
Not rated
·
Read in 19 days
Demir Yaylı Dukak.. Sürükleyici, macera dolu çok güzel bir roman Demir Yaylı Dukak.Dukak Bey Oğuz Yabgu Devleti'nin ordu komutanıdir.Aynı zamanda , Büyük Selçuklu Devletine ismini veren Selçuk Bey'in babası.. Bu heyecan dolu hikayenin içinde Türk kadınının asaletine , cesaretine, Türk töresinin gücüne, Türk toplumunun sosyal hayatına, inanç sistemine çok güzel yer verilmiş.Karakterlerini çok sevdim. Yer yer Türkler İslamiyet'i kabul etmeden önce daha mı müslümanca yaşıyorlardı acaba diye düşündüm. Bize düşen Türk töresiyle İslamiyeti sarmakken acaba biz töreyi nerde kaybettik.. Kitabın sonlarında bugün bizim için hâlâ sorun olan meselelere değinilmiş olması çok anlamlı. Kesinlikle tavsiye ediyorum. Biz çocuklarımız özgür doğsunlar diye attan inmeyeceğiz ve bu özgürlüğün bedeli neyse ödeyeceğiz. Kökleriniz temizdir.Kutlu vazifeler, kutlu erlere verilir. Adalet herkese ihtiyacı olanı vermektir.Görmeyene göz ,duymayana kulak...
Demir Yaylı Dukak
Demir Yaylı DukakLale Demirtaş · Panama Yayıncılık · 202059 okunma
Hapiste Hüzün Hapishanede iken Erol Kuralkan’ın ağabeyi Hamit Kuralkan’ın vefat haberini aldık. Kardeşi Erol, koğuşta üzüntüden yere yığıldı. Bizlerin de ona sarılıp ağlaşmamız çok hüzünlü olmuştu. Van ileri gelenleri, o gün ağır ceza reisine rica ettiler. Erol Bey tahliye edildi. Ondan 13 gün sonra da biz tahliye olduk. 1972 Muhtırasından sonra seri tutuklamalar başladı. Bu arada ben, 11 arkadaşla tutuklandım. Bekir Ağabey ikinci günü geldi. Hapishanenin görüşme yerine bizi çağırdılar. Ona vekâlet verecektik. Dar bir koridordan geçip demir parmaklıkların önüne gidiyorduk. O sırada iri yarı bir mahkûm, “Ne oluyor burada?” diye bağırdı. Biz de: “Avukatımıza vekâlet vereceğiz.” dedik. Adam açtı ağzını yumdu gözünü: “Bütün avukatların da sizin de...” “Hop, yavaş ol! Bu avukat, para pul için gelen bir avukat değil; sırf Allah rızası için geliyor. Öyle konuşamazsın!” Adam daha da küstahlaştı. “Avukatın iyisi olmaz!” diye tekrar sövmeye başladı. Ben Allah ne verdiyse adama giriştim! Ortalık karıştı. Diğer mahkûmlar korkudan küçük dillerini yuttular. Meğer adam, İstanbul kabadayılarından “Pazarlı Nizam”mış! Ben de “Av. Bekir Berk’e lâf söyletmem! O İstanbul kabadayısı ise biz de İslâm fedaisiyiz! Allah’tan başka kimseden korkmayız!” dedim. Bekir Ağabey, kahramanlıktan hoşlanırdı. Yanına vardığımda “Aslanım benim, ellerin dert görmesin!” diye iltifatta bulundu.
Reklam
Kahire
Eşref ’in Kahire’de geçirdiği zaman İngiliz bürokrasisiyle temaslarını yoğunlaştırdı. Bu karşılaşmalar kendisinin İngilizlere ve İngiliz imparatorluğuna duyduğu takdiri baltaladı. Kötü yemek, saygısızca tavırlar ve tuvalet mahremiyetinin ihlal edilmesinin de dahil “skandal muameleler” bu konudaki düşüncelerini yeniden gözden geçirmesine yol
Celal Bayar'ın kadirşinas eşi
Balıkesir Kongresi yapılmış, Celal bayar Akhisar cephesinde alay komutanlığına getirilmişti. 25 Aralık 1919’da yapılan seçimlerde ise Saruhan’dan milletvekili seçilmişti. İstanbul’un işgal edilmesiyle Bursa üzerinden Ankara’ya gitmek için harekete geçiyordu. Ancak Atatürk Anzavur kuvvetlerinin Bursa’ya hareket ettiğini haber almış, Bursa’da
Celal Bayar
“Aziz Refikam, Geçen gün yazdığım mektuba ektir. Sizden yılbaşı için bazı kimselere yılbaşı hediyesi istemiştim. Hediye verilecek bir hayli kimse varsa da bunların bir kısmını önümüzdeki bayrama bırakmak istiyorum. Evvelce yazdığım üç zattan başka karı koca eczacılar vardır. Buraya geldiğiniz günden beri bizimle alakadar olurlar; ilaç vesaire
“Siz Ali Bey oğlum, tabiî ki, pek çok kere demirci dükkânına gitmişsinizdir, bilirsiniz. Eline çeliği alan usta onu önce tavlar, sonra bir süre döverek kaba bir şekil meydana getirir. Bu, kılıcın taslağıdır. İmalat bitene kadar tavlama işlemine aralıklarla devam edilir. Demirci dükkânında iş, kılıcın yapımına başlamakla bitmesi arasındaki zamandır. Usta, demir döverken ne kendinden ne de kafasından akan terin miktarını düşünür. Durumumuz, Ali Bey oğlum, tıpkı demircininki gibidir. Biz bir kılıç dövmeğe başladık. Vazifemiz onu en mükemmel şekle getirmeden ocağı söndürmemektir. Bizim Söğüt’teki bağ ve bahçemiz Hazreti Peygamberin âğûşudur. Biz bağ-bahçe kaygusundan âzâdeyiz. Biz Ümmet-i Muhammed’in yüzünde bir tebessüm belirtebilirsek, İrem bağlarında yaşamış gibi oluruz. Yılların emeği Matyas’ı bu hale getirmiştir. Bizim ondan vazgeçmemiz, sürülmüş toprağa toprak yorulur kaygusu ile tohum atmamak gibidir.”
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.