Refik Amca'nın hüzünlü hikayesi...
İhtisasımın sanırım ikinci senesi...
Kanser polikliniğinin çömez asistanıyım,
Üzeri kan, idrar, balgam vs lekeleriyle süslü buruşuk mavi takımımla geceleri nöbet tutuyorum, gündüz polikliniğin işlerinde koşturuyorum.
İki günde bir de insani bir saatte çıkabilirsem eğer hastaneden eve gidip uyumaya çalışıyorum.
Nasıl başlayayım içimdeki cümleleri dile getireyim diye derken. Öncelikle kitabı yorumlamadan önce bazı hususları dile getireyim dedim ilk önce....
#Daha önce hiç ama hiç polisiye romanı okumadım. Ama polisiye dizilerini çok izledim. Hiçbir bölümünü kaçırmadım. Mesela; "Arka Sokaklar","Kanıt","Galip
Katılımcılar ve Yorumlar: #5801199
Kurallar: #5782014
(BUTUNLESTIRILMIS HIKAYE)
Islak, nemli ve soğuk bir akşamdı. Herkesin akşam yemeği için evlerine girip sıkıca kapısını kilitlediği Medine Sokak’taki lambalar yeni yeni ışıldamaya başlamıştı. Evlerden sokağa taşan çocuk çığlıkları
İhsan Oktay Onar'ın bu muhteşem kitabında tek eksik olan bir sözlük. Bu kitap kelime dağarcığınızı geliştiriyor...
İhsan bey'in bu kadar kelimeyi nasıl öğrendiğini merak ediyorum doğrusu. Bir elimde kitap, Bir elimde tablet. Tableti sözlük olarak kullanıyorum. Şu an itibari ile 10 sayfalık bir sözlüğüm oldu. Bu sebeple bu kitabı bitirmek öyle
Kitap her nekadar bir aşk romanı olsada aslında bir intihar ile başlıyor.
Umur 19 yaşında evinin banyosunda bilekleri kesilmiş ,kan gölüne dönmüş bir küvetin içerisinde ablası Süheyla tarafından ölü bulunuyor. Süheyla 8 yaşından beri dövüş külüplerine kendini yetiştirmiş, daha sonra bir dövüş salonu açan, kendi ayakları üzerinde duran, genç , deli dolu ,çatlak ,cesur, inatçı oldukca da sivri dilli bir kadın .Süheyla kardeşinin intihar ettiğine iknâ olmaz ,araştırmaları hislerini doğrular ve bunun üzerine genç kadın intikam yemini eder. Yaşadığı İzmirden İstanbul'a kardeşinin intikamını almak için gelir. Kardeşinin katillerinin izini sürer, bu arada sahibi annesinin bir tanıdığı olan bir moda evinde çalışmaya başlar.Moda evinin daimi zengin müşterilerinden Demir bey ile aksi bir şekilde tanışır. Ve bundan sonra işler biraz değişir...
Demir ve Süheyla...Biri dilinin ayarı olmayan ,Muştalı bir güzel.Evet doğru duydunuz eli "Maşalı" değil "Muştalı "Diğeri yakışıklı zengin, müzip biraz da sevimli bir adam.
İkisi de geçmişlerinde yaşadıkları aşklardan yaralı iki insan. Birbirine zıt iki kişi düşünün bundan nasıl bir aşk doğar ?
Süheyla'nın aşkı ve kardeşinin intikamı duygusu arasındaki gitgelleri. Demir'in aşka olan umutsuz yemini derken ikisinin yaşadığı macera dolu aynı zamanda kahkahalarınıza engel olamıyacağınız çok keyif veren ve yormayan bir kitap" Sen"
~~~ 18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ ~~~
Bugün Çanakkale Zaferi'nin 101. yıl dönümüdür.
Üzerinde yaşadığımız yüce toprak uğruna 253 bin şehit verdik. Ben rakamı yıllardır 253 bin olarak bilirim fakat bir kaç basında 57 bin olduğu da söylenmektedir.
Ya şehit onbaşı Seyit'in büyük bir coşku ve heyecanla defalarca okuduğu "Ulu ve yüce Allah'tan başka
Hattın diğer ucundaki ses uykulu ve boğuk geldiği için sesin sahibini hatırlayamadı. "Kiminle görüşüyorum?"
"Çok kırıldım! Dünya üzerinde duyabileceğin en seksi seslerden birine sahibim." Süheyla bu noktada sesin sahibini hatırladı ve dişlerini gıcırdadı. "Dizlerinin titremesinden anlamam gerekiyordu. Ve sen beni hatırlamıyorsun!"
"Demir Bey!"
"Bingooo!"
"Boğazında kurbağa besliyormuş gibi konuşan sadece sizi hatırlayabildim."
Adamın gür kahkahasıyla, ahizeyi kulağından uzağa götürmek zorunda kaldı. "Sabah şekeri gibisin! Tadından yenmiyor!" ;)