İç savaş için bir dış "patlayıcı fünyeye" ihtiyaç vardır, bu patlayıcı fünyenin Anadolu'ya yabancı ikinci bir millet olarak getirilen Suriyeli Araplar olması tasarlanmıştır. Her ne kadar çok farklı bir teolojik, sosyolojik, tarihi kategori olan ensar muhacir ilişkisini siyasal bir masala dönüştürerek Türk halkının önüne koyanlar, Suriyelilerin suça karışma oranının Türkler'in suça karışma oranından daha az olduğunu iddia etseler de durum öyle değildir. Uluslararası kriz grubu tarafından açıklanan rakamlara göre sadece 2017 yılında Suriyeliler ile Türk vatandaşları arasında 181 şiddet olayı gerçekleşmiş ve 35 kişi hayatını kaybetmiştir. Öte yandan 2011'den Haziran 2020'ye kadar Suriyelilere yönelik toplam 141 toplu saldırı ve şiddet eylemi gerçekleşmiştir. Bunlar ısrarla dikkat çektiğimizde ateşlenmek istenen iç savaşın uzaktan gelen ayak sesleridir.
Sayfa 44Kitabı okudu
2071 yılında, yani okullarda öğretildiği haliyle Anadolu'yu yurt edinmemizin bininci yılında, Anadolu'daki Türk nüfusu azınlık olacak. Ben görmem muhtemelen, ama çocuklarımız görür ya da duyar. Ana sebep demografik yapıyı değiştirmek için yapılan planlı göç. Tabi bi’ de ekonomik kriz var. Beraberinde tarımın bitmesi. Tarım yapılmayınca, tarlada çalışacak çocuk da gerekmiyor. Var olan şehre göçünce şehir hayatı insana çocuk yaptırtmıyor, bakacak kimse yok ve büyütmesi çok pahalı. Haliyle bu alanlardaki boşlukları dışarıdan göç ile dolduruyorlar. Anadolu çok Uygarlıklar yedi; Hititler, Frigler Lidyalılar say say bitmez yedi ama yine doymadı. Görünen o ki bizi de yiyecek.
Modern medeniyet daha fazla bireysel özgürlükle birlikte yalnızlık ve güven bunalımı tehlikesini ortaya çıkarmıştır. Bu yüzden kriz dönemlerinde bireylerin özgürlükten kaçıp güvenlik kaygısıyla totaliter bir devlete ya da tüm gücü elinde toplayan bir lidere sığınma ihtimâlleri vardır. Politik dalgalanmalar ya da ekonomik krizler, faşizmin yeniden dirilmesine uygun şartlar oluşturabilir. 1989-1991 yıllarında Doğu Avrupa’da komünist düzenin çöküşüyle neo-faşizmin büyümesi korku kaynağı olmuştur. Benzer şekilde tüm dünyada etkileri artan demografik, ekonomik ve kültürel küreselleşmenin baskısı aşırı sağcı ya da faşist benzeri politik hareketlere fırsat sağlamaktadır. Ekonomik krizlerin, politik dengesizliklerin ve öfkeli milliyetçiliğin geçmişte faşist hareketlere zemin hazırladığını göz önüne alırsak, faşizmin gelecekte tekrar yükselişe geçmeyeceğini düşünmek aptallık olur.
Politik Yorumlar
_Türk olarak arabistan'a gidiyorsun. İnsanlar seni Türkçe selamlıyor; camilerden her gün Türkçe dualar yükseliyor; senin toprağını kutsal kabul edip senin gibi giyinmeye, düşünmeye ve konuşmaya çalışıyorlar. Yerde Türkçe bir yazı, örneğin Türk malı bir çikolatanın ambalajını görünce öpüp yerden alıyorlar. Okullarında senin tarihin,
"199 depremi, nasıl Türkiye'yi ağır bir ekonomik krize sürükleyen tetikleyici neden olmuş ise; Suriyeli sığınmacıların da, Türk ekonomisine hesaplanabilir maliyeti Haziran 2023 itibariyle tahmini 183,1 milyar dolardır. Bu kadar büyük bir ekonomik yükle, ağır bir kriz yaşayan ekonomimizin bu krizden çıkma ihtimali yoktur."
Sayfa 63 - Destek Yayınları, Demografik İşgal: Kavimler Göçüyle İşgal Edilen Türkiye
Budapeşte, Prag, Varşova
Macar ayaklanmasını, önce SSCB Komünist Partisi'nin XX. Kongresi tarafından sistemde reformla, sonra da Polonya olaylarıyla verilen itici güç sayesinde oluşan kendine has akışı içinde sunduk. Sovyet blokunun genel evrimi perspektifine yerleştirilince ayaklanma aynı zamanda hem Stalin'in ölümünden sonra blokun şahit olduğu sui generis
Psikoloji diye bir şey kalmadı. Kaldı ki bunun yanında duygu karmaşası, fiziksel yorgunluk da hâkim olmaya başladı. Beceriksiz ve basiretsiz yöneticiler yüzünden binlerce insanımızı toprağa görmüyoruz. Belki bunu okuyan sen, ben, biz bu sistemin ahmaklığı yüzünden yeni adaylar olacağız. Ne acı; ne acı ki önlem alınmamakla birlikte bilime de kapalı olup uyarıları da kulak asılmıyor. Neler görmedik ki...
1-Öz yönetim altında iç çatışmalar
2- Suriye İç Çatışmasi-Muhaberat Destekli patlayan bombalar
3-Milyonlarca mülteci -bozulan demografik yapı
4-Çözüm Süreci
5-Işid-Katliamlar- canlı bombalar
6-15 Temmuz Darbe Girişimi
7- Ekonomik Kriz
8- Orman Yangınları
9- Covid-19
10- Yüzyıllardir birikmiş enerjinin onlarca atom bombası büyüklüğündeki yıkıma eşdeğer BÜYÜK FELAKET
11...
Gerisini de siz doldurun
Çağdaş felsefenin aksiyomları göz önünde bulundurulduğunda, böyle bir dünyada felsefe arzusu korunabilir mi? Şu dört çağdaş engel karşısında isyan, mantık, evrensellik ve riskten oluşan dört boyutu koruyabilir miyiz: mal mülk, iletişim, teknik işbölümü ve güvenlik takıntısı?
[…]
(…)dünya, yani onun içinde yaşayıp düşünen insanlar felsefeden
4. nedenin ileri görüşlülüğü
Ölçeği insan olmayan her türlü makro düzenleme, kriz sürecinde de bireyleri gayri insani durumlara maruz bırakmıştır. İnsanların toplu olarak kapalı mekânlarda bulunmamaları bu sürecin en temel önlemi kabul edilmektedir. Fakat neredeyse kentsel ortamda bütün mekânlar, çok sayıda insanın belli bir yerde bir araya gelebilmesi için kurgulanmıştır. İdari kurumlar, eğitim kurumları, sağlık kurumları, işletmeler, alışveriş merkezleri, eğlence/dinlence yerleri, toplu taşıma araçları gibi pek çok yapı insanları fiziksel olarak bir araya getirmektedir. Salgın öncesinde de tartışılan kentlerdeki demografik yoğunluk sorunu, salgınla birlikle krize dönüştü. İstanbul'da bazı minibüslerin tıka basa maskeli yolcu taşıdığı dramatik görüntü, maskeli izdiham şeklinde medyaya yansıdı. Bu, bize göre sadece insanların ve şoförlerin duyarsızlığı ile açıklanacak bir durum değildir. Çalışmak üzere işyerine gitmek isteyenlerin, toplu taşıma dışında alternatifleri bulunmuyor ise bu görüntünün müsebbibi yapısal ve yönetsel bir problemlerdir.
Virüs salgınının kent ve taşra geriliminde -imkân anlamında" aşikâr kıldığı noktalardan birisi, büyümede sınır tanımayan bu günün kentlerine ve insanlarına, devasa projelerden ve uygulmalardan kaçınacak bir anlayışı salık vermesidir.
Sayfa 140 - İbrahim NacakKitabı okudu
