Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bu gecede her zamanki gibi yine azınlığım, Çoğunluğun sesine kulak veriyorum, Şimdi demokrasi mi diyorlar bunun adına, Pek sanmıyorum. Çünkü sen; Sol yanıma yerleşmiş faşist bir diktatörsün...
Ne olur, bana söyleme! Aman ha, söyleme! Demokrasi adına halk dalkavukluğundan bıktım usandım artık! Bütün kurumlarıyla işlemeyen bir demokrasi neden kutsal inek olsun? Şöyle söyleyeyim, düşün bak, eğer basın bir tekeller basınıysa, işbirlikçiyse ve sen bu basına karşı çıkıyorsun, demokrasi var diye, böyle bir basının özgürlüğünü nasıl savunursun? Çayırtepe Karakolu'nda senin başına gelenleri askerlere yükleyip, rahatlayacak kadar safdil olamazsın, dökülen her damla kandan başta Demirel, Ecevit, Türkeş, Erbakan, o dönemin bütün sivil siyasileri sorumludur! Bir başbakanın icrası, on yedi yaşında bir çocuğun boynuna geçirilen iple sonuçlanıyorsa, o adam hiçbir şey yapamıyorsa, intihar etmesi gerekli değil midir? Yok, böyle gergedan derisi yüzsüzlüğü! Hıyanet özgürlüğü diye bir şey olamaz. Diyorum ya, çıkarcı'bir değerlendirmeyle SHP açısından baktığım zaman da anlamıyorum! Şöyle ya da böyle temizlenmiş bir siyasal arena var. Neden tertemiz başlayamayasınız? Neden gidip yine o adamların popolarına giresiniz? Neden pisliğe bulaşmamış kadrolara şans tanımazsınız? Bu 'asr-ı saadet' yutturmacası nereden çıkıyor?
Sayfa 289Kitabı okudu
Reklam
Demokrasi budur; ona sahip değilsen, sahip olmak istersin.
Halifelik ve saltanatın kaldırılması, demokrasiye olanak sağlamıştır. Bu, kesindir. Bugün anladığımız anlamda bir demokrasi mümkün olamazdı, bu kurumlar kalkmadan. Bence yanlış olarak, Atatürk' ün diktatör olduğunu söyleyenler var. Bence Atatürk yapılması zorunlu olan şeyleri yaptı. Ağır hastasını, iyileştirebilmek için ilaç almaya zorlayan hekime diktatör denmez. Atatürk'ün yaptığı, bu hekimin yaptığından farklı bir şey değildi. Türkiye'nin ölüm döşeğinde olduğunu görüyordu. Onu ayağa kaldıracak ilacı hazırlamıştır ama gerçek diktatörleri gördük. Hepsi, çok büyük yıkımlara yol açıp, öyle ortadan kalktılar. Mussolini, Hitler, Stalin... Siz de benim kadar biliyorsunuz. Oysa Atatürk, yaşayan bir eser kurdu. Bu, Atatürk'ü asla diktatörlere benzetmemek gerektiğinin kanıtıdır. Atatürk otoriterdi ama buyurmak uğrana buyurmayı hiç istememiştir. Ülkesini kurtarmak için buyruk vermiştir.
Sayfa 115Kitabı okudu
Ayrılıktan beslenen her sistem eninde sonunda tahakküme kayar. İnsanoğlu insan olabilmek için, yani olgunlaşabilmek için, kendine benzemeyene muhtaçtır. Demokrasi, demokrasi olabilmek için çok sesliliğe muhtaçtır.
Osmanlı Devleti, bir ''Dünya Devleti'' idi.Bugün propagandası yapılan ABD'nin ''Dünya Devleti'' oluşu gibi değil. ABD ve Batı'nın, demokrasi,insan hak ve hürriyetleri savunuculuğu, hatta bunları savunmada günümüzde şampiyonluğa dönüşen bu halleri, bütün insanlığı kucaklamaktan çok, sırf kendi sömürü ve tahakkümlerine hizmet ettiği derecede varlomuştur. Osmanlı ise, böyle düşünmemiş, din, mezhep ve ırk ayrımı yapmaksızın bütün insanları huzurlu edecek umdeler ve tatbikatlar ortaya koyduğu için gerçek bir ''Dünya Devleti'' olmuştur.
Reklam
Toplumla lider ilişkisi, aynı kafeste kapalı kalmış bir insanla bir hayvanın durumundan pek farklı değildi. Diktatörlükte kafesin kapısı birden açılır ve içeri aç bir aslan atılırdı. Ama demokrasi insanın ne tür bir hayvanla kafese kapatılacağını seçme özgürlüğüydü. Etobur mu? Otobur mu? Omnivor mu? Tek mi gezer? Sürü halinde mi avlanır? Nesli tükenmekte olan bir tür müdür? Evcilleşebilir mi? Vb. soruların yanıtları göz önünde bulundurularak bir seçim yapılabiliyordu.Tabii yine de ortada bir kafes, bir hayvan ve kilitli bir kapı vardı ama yapacak bir şey yoktu. Dünyanın gerçekleri şimdilik bu düzeydeydi! Ayrıca diktatörlükte hayvan ölene kadar kafeste kalırken, demokraside ancak bir sonraki seçime kadar hüküm sürebiliyordu. İnsan da bedenindeki diş izlerini sayıp kaç kilo etinin ya da parmağının eksildiğini ölçebiliyor, buna göre de kafes hayatını aynı hayvanla sürdürüp sürdürmeyeceğine karar verebiliyordu ...
Sayfa 133Kitabı okudu
* Orhan Pamuk, Fransa'da konuştu.AKP hükümetini yerden yere vurdu" ifade özgürlüğünün önüne perde çektiler,medya kontrol altında, aşırı otoriter bir yönetim iktidarda, dürüst olup bu hükümeti eleştirmemek mümkün değil" dedi. * Bak sen şu PAMUK'a! * Halbuki, aynı Orhan Pamuk kısa süre öncesine kadar, AKP'yi yere göğe sığdıramıyordu, " Türkiye bu iktidarla çok zengin oldu, çok başarılı oldu, demokrasi güç kazandı " diyordu. * Peki neydi? Liboşların son kullanım tarihi dolmuştu, olan buydu...... ............
Sayfa 198Kitabı okudu
İşgal koşullarında bir taraftan savaşı yöneten diğer taraftan birbiri ardına yaptığı kanunlarla yeni Türkiye'nin temellerini atan bu Meclis aynı zamanda bir demokrasi laboratuvarına benzer.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.