Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bireye seçme özgürlüğü, demokratik bir varlık olarak davranma ve toplumsal işlevlerini demokratik çerçeve dahilinde yerine getirme hakkı verdiğinizi söylemekle iş bitmiyor... Bireyin herşeyden önce, hatta seçme hakkına sahip olmasından da önce, düşünebilme iktidarına, seçebilme iktidarına kavuşturulması, kendisine tanınan tüm haklarını tam anlamıyle kullanabilme iktidarıyle canlandırılması gerekmektedir. Birey gerçek hayata ancak bundan sonra kavuşabilecektir ve bir demokratik varlık olduğunun bilincine ancak bundan sonra varabilecektir, varabilirse... Düşününüz ki cinsel iktidarı olmayan birisini evlendirmeye kalkıyorsunuz. Ne anlamı olur böyle iktidarsız birisini evlendirmenizin? Hele o kişinin cinsel iktidarını siz özellikle yok etmişseniz ve sonra da kalkıp hadımlaştırdığınız bu insana evlenme hakkı tanıdığınızı söylüyorsanız, bu hak-hukuk gözetir görünen tavrınızda ne kadar inandırıcı olabilir, bu çelişkili ve alaycı tutumunuzla kimi inandırabilirsiniz? Demek asıl sorun, bireylere önce "zihinsel iktidar" sahibi olabilecekleri bir ortam hazırlamaktır. Bunu yapmadan kişilere seçme hakkı tanımış olmak doğrudan doğruya kandırmacadır.
Sayfa 104 - Timaş Yayınları, 42. Baskı, İstanbul 1993Kitabı okudu
demokrasi zehirlenmesi (!)
Yasa gereği aday olmak isteyenlerin, seçilmiş bölge yöneticilerinin imzalarını almaları gerekiyordu. Bunların neredeyse tamamı, seçimleri hileyle kazanmış Putin yandaşlarıydı. Yetkililer, küçük bir ihtimalle bile olsa kazanma şansı olan birinin adaylığını iptal etmek için her şeyi yapıyorlardı. Aday olmayı başaran diğerlerinin anaakım medyaya çıkma şansı yoktu. Hiçbir tartışma yapılamıyordu.
Sayfa 119Kitabı okudu
Reklam
Komünizm ve kapitalizm ideolojilerinin demokrasi, cumhuriyet, krallık, diktatörlük, federasyon, konfederasyon ve benzer yönetim nizamlarının ne de sosyalizmin, kapitalizmin iktisadi nizamlarının alınması hiçbir şekilde caiz değildir.
Sayfa 79 - Köklü değişim yayıncılıkKitabı okudu
Egemen güçlerin ve karşı çıkarken bile onlardan esinlenenlerin, pazarlama yöntemleriyle bizi etkilemeyi başarabildiği dünyamızda belki de en kuşkulu olmamız gereken durum, demokrasi ve özgürlük söylemlerinde.
Ortaçağ Avrupa'sı dinini Ortadoğu'dan; modern Ortadoğu da siyasetini Avrupa'dan aldı. Tıpkı bazı Avrupalıların merhametsiz bir Hıristiyanlık yaratmayı başarması gibi, Ortadoğulular da özgürlük olmayan bir demokrasi yarattı.
Sayfa 173Kitabı okudu
Sövgülerdeki terminolojiyi siyasal dönemlere göre değerlendirirseniz, şu sonuç çıkıyor: Zaman ilerledikçe, demokrasi kök saldıkça, uygarlık ilerledikçe, nedense bizlerdeki sövgülerin ağırlığı da artıyor. Çok partili hayat geliştikçe, sövgüler de çoğalıyor. Son dönemin bir özelliği de şu oluyor: «ideolojik» kavramlar, «zoolojik» kavramlarla eşdeğerde kullanılıyor. «Komünistlik, faşistlik, eşşekoğlueşşeklik, hayvanoğlu hayvanlık vs.» gibi. Hukuksal deyiş ile
Uğur Mumcu
Uğur Mumcu
Reklam
İslam kültürü, Müslümanların dünyasında demokrasinin ortaya çıkmasındaki başarısızlığı büyük oranda açıklar. Komünizm sonrası Doğu Avrupa ve Sovyetler Birliği toplumlarının yaşadığı gelişmeler, medeniyete dayalı kimlikleriyle şekillenmiştir. Batılı Hristiyan mirası devralan toplumlar, ekonomik kalkınma ve demokrasi yoluyla ilerleme kaydetmektedir; Ortodoks ülkelerdeki ekonomik ve siyasi gelişme beklentileri belirsizdir; Müslüman cumhuriyetlerdeki beklentiler ise umutsuzdur.
'Biz uluslararası kanunlar, insan hakları, demokrasi ve diğer şeylere ne kadar uymaya çalışırsak çalışalım, bunlardan hiçbiri bizi soykırıma karşı korumayacaktır.'
Demokrasi bir eğitim işidir. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur. Devam edilirse, demagog'lar türer. Demagog'lar da diktatör çıkarır.. Platon
Açları biz doyurmazsak kim doyurur?
İki yüz yıl önce 'Dünya nüfusu 1,5 milyara gelirse dünyayı besleyemez dediler. Bu rakam aşılıp sorun çıkmayınca sayıyı 3 milyara çıkardılar. Sonra da beş ve yedi milyara kadar çıktılar. Dünya nüfusu 7 milyarı aşınca da şimdi 'On milyarı doyuramaz diyorlar utanmadan. Allah-ü Teâlâ'nın "Yeryüzünde rızkı Allah'a ait olmayan hiçbir canlı yoktur" vaadine rağmen bu yalanlarına Müslümanların kahir ekseriyetini bile inandırdılar. Malthus'un nüfus teorisini Mendel'in tohum projesi izledi. Onu da Prof. Frank Fetter'in, demokrasi sıradanlığı artırıp mükemmel insan türlerini azaltmakta tezi... Amaçları gıdayı, nüfusu ve açlığı dolayısıyla da dünyayı kontrol etmekti. Yalanlar her defasında ortaya çıksa da ellerinde medya gücü ve bizim düşünme zâfiyetimiz nedeniyle bir ölçüde de başarılı oldular. Şimdi bize bir milyar insanın aç olduğunu söyleyerek tohumlarımızı mülkiyetlerine geçiriyor, tarım alanlarını kontrol altına alıyorlar. Nüfuslarımızı azaltmamızı telkin ediyorlar. İsraf bahsinde de dile getirildiği üzere dünyada yılda 1,3 milyar ton yiyecek çöpe gidiyor. Sadece bu israf, en az 3 milyar dan fazla insanı besleyecek kadar büyük. Bize bir milyar insanın aç olduğunu tekrarlayıp duranlar, 3 milyar insana yetecek gıda israfımıza aldırmıyorlar. Öte yandan bugün tam 5,5 milyar insan şişman ya da obez. Bir nevi çok yeme hastalığına yakalanmış toplu yiyiciler. Yarım yüzyıl öncesine oranla tükettikleri şeylerin çeşit ve miktarı 8 kat artış göstermiş olmasına karşın, hem daha fazla açlar, hem de daha fazla sağlıksız...
Sayfa 89
Reklam
368 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
35 günde okudu
Aydınlar toplumlara yön veren önemli kişilerdir. Ahmet Taner Kışlalı'da ülkemizin yetiştirdiği, yurtsever aydınlarımızdandır. Bugün hiç olmadığı kadar toplumumuzun onun gibi aydınlara ihtiyacı ise her geçen gün artmaktadır Bugünü anlamak için dünün önemli analizlerini bilmek gerekiyor. Mutlaka okunması gereken önemli bir kitap.
Kemalizm, Laiklik ve Demokrasi
Kemalizm, Laiklik ve DemokrasiAhmet Taner Kışlalı · Kırmızı Kedi Yayınevi · 2018165 okunma
“Bence demokrasi insanoğlunun en büyük keşfidir.”
Sayfa 247Kitabı okudu
Ve Trump tekrar geliyor başladığı işi bitirmek için
Son yıllardaki liberal demokrasi pratiği ve bir uluslararası düzen ilkesi olarak büyüme vaatlerinin yerine getirilmesindeki başarısızlık ve sonuçta insanların daha fazla huzursuzlanıp seslerini yükseltmeye başlaması bu sorunları âşikar kılmıştır. Bu gerilemenin belirtileri kolayca gözlenebilir: Servet dağılımında giderek artan bozulma; sivil toplum örgütlerinden sendikalara ve ailelere kadar geleneksel kurumların yozlaşması; siyaset, din, bilim ve basın gibi otoritelere karşı güvenin kaybı; adalette eşitliğin giderek hayal kırıklığına dönüşmesi ve açık ve deneysel bir toplum talep edenlerle birtakım geleneksel kurum ve uygulamaların korunmasını isteyenler arasındaki kutuplaşmanın daima artarak büyümesi. Ayrışma devam etmekle kalmayıp daha da derinleşmektedir. İnsanlar yeni toplumsal ve siyasi gruplara bölündükçe seçim sonuçları uzmanların kafasını daha da karıştırıp endişeye sürüklerken kutuplaşma da derinleşmektedir. W. B. Yeats'in “merkez tutunamıyor” mısraı bu tespiti yaptığı yüz yıl öncesi kadar günümüzün parçalanmış toplumu için de geçerlidir. Hatta Trump çağında merkezin neresi olduğu veya onu nasıl yeniden bulabileceğimiz ve onu nasıl elde tutabileceğimiz bile meçhuldür.
Yahudi Milliyetçiliği ve Demokrasinin Çelişkisi
Bu kabile milliyetçiliğinin sözcüsü şöyle der: "Biz Yahudileri iyi biliriz ki; Amerika, İngiltere, Fransa ve Sovyetler Birliği'nde bir kaide vardır: Yahudi her şeyden önce gelmelidir! Amerika'nın menfaatleri Tevrat Nazizmi ile bağdaştığı müddetçe biz iyi Amerikalılar olacağız. Bu benzerlik bittiği anda onu da diğer memleketlere benzetmekten çekinmeyeceğiz. Genel olarak konuşmak gerekirse, demokrasi mümkün olduğu kadar fazla Yahudi tarafından idare edildiği zaman işimize gelir. Evet; hürriyet iyi bir şeydir, fakat yalnız biz Yahudilerin hür olup istediğimizi yapabildiğimiz zaman!"
1.500 öğeden 15bin ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.