Sevgili Dost, Şu günlerde, "İyi misin?" sorusunu herkes aynı şekilde cevaplıyor: "Bu ortamda ne kadar iyi olunabilirse o kadar iyiyim." İç karartıcı haberler birbiri üstüne bir felaket kolajı gibi yapışıyor. Yapışıyor da çantasını çaldırmamak için trenle peron arasına sıkışıp parçalanan kadın, akşam yemeğini iştahla yememize mani olamıyor. Ormanlara atılan mazlum cesetler, izleyeceğimiz bir futbol maçının keyfine gölge düşürmüyor. Sevdiğimiz insanlara karşı yapılan büyük haksızlıklar karşısında bile, dudaklarımızdan ancak birkaç zayıf cümle dökülebiliyor. Üzüntü kalbe inemiyor, kalp buğzedemiyor. Günün birinde, bir adam Demosten'e gelip dövüldüğünü söyler ve davasına bakmasını ister. Demosten ona, - Dostum, bu sözünüz doğru değil! der. Adamcağız bu sefer sesini yükselterek feryat - Ne yani, beni dövmediler mi! Bu inleyen sesi duyan Demosten, - Hah, şimdi hakaret gören bir adamın halini görüyorum, karşılığım verir. Sevgili Dost, Bir bedenin organları gibi olduğumuz söylenmişti bize ve biz buna inanmıştık. Çünkü bu sözün sahibi Peygamberimizdi. Vücudumuzun bir parçasının geçirdiği rahatsızlık hani bütün vücudu ateşler içinde bırakacak, bütün vücut bu rahatsızlıktan elem duyacaktı? Kol kesilirken dudak gülüyor; ayak kesilirken kollar el çırpıyor; bir göz oyulurken diğer göz futbol maçı izliyor. Bir cinnet olmalı bu!
Sayfa 136 - şuleKitabı okudu
Demosten'in de dediği gibi: "Bir fıçının çatlak olup olmadığı nasıl ki çıkardığı sesten anlaşılırsa insanların da akıllı mı, ahmak mı olduğu ağızlarından çıkan kelimelerle anlaşılır."
Reklam
Susmak
Demosten güzel konuşmak için çakıl taşı koymuştu dilinin altına. Hz. Ebu Bekir'in dilinin altındaki çakıl taşının anlamı: "Güzel susmak."
Günün birinde, bir adam Demosten'e gelip dövüldüğünü söyler ve davasına bakmasını ister. Demosten ona, - Dostum, bu sözünüz doğru değil! der. Adamcağız bu sefer sesini yükselterek feryat eder: - Ne yani, beni dövmediler mi! Bu inleyen sesi duyan Demosten, - Hah, şimdi hakaret gören bir adamın halini görüyorum, karşılığını verir. Sevgili Dost, Bir bedenin organları gibi olduğumuz söylenmişti bize ve biz buna inanmıştık. Çünkü bu sözün sahibi Peygamberimizdi. Vücudumuzun bir parçasının geçirdiği rahatsızlık hani bütün vücudu ateşler içinde bırakacak, bütün vücut bu rahatsızlıktan elem duyacaktı? Kol kesilirken dudak gülüyor; ayak kesilirken kollar el çırpıyor; bir göz oyulurken diğer göz futbol maçı izliyor. Bir cinnet olmalı bu!
Demosten (MÖ 322) eski Atina Kent Devletinde yaşamış ünlü bir siyasetçi ve büyük bir hatiptir . Bir gün büyük bir kalabalığa ülkeyi ilgilendiren önemli bir mesele hakkında hitap etmeye çalışıyor, ancak halkın da hiç ilgilenmediğin görülüyordu. Demosten bunu görünce konuyu değiştirerek şöyle söyledi; – ”Bir Adam, evindeki eşyasını bir diğer Köye
Sevgili Dost, Şu günlerde, "İyi misin?" sorusunu herkes aynı şekilde cevaplıyor: "Bu ortamda ne kadar iyi olunabilirse o kadar iyiyim." İç karartıcı haberler birbiri üstüne bir felaket kolajı gibi yapışıyor. Yapışıyor da çantasını çaldırmamak için trenle peron arasına sıkışıp parçalanan kadın, akşam yemeğini iştahla yememize mani olamıyor. Ormanlara atılan mazlum cesetler, izleyeceğimiz bir futbol maçının keyfine gölge düşürmüyor. Sevdiğimiz insanlara karşı yapılan büyük haksızlıklar karşısında bile, dudaklarımızdan ancak birkaç zayıf cümle dökülebiliyor. Üzüntü kalbe inemiyor, kalp buğzedemiyor. Günün birinde, bir adam Demosten'e gelip dövüldüğünü söyler ve davasına bakmasını ister. Demosten ona, -Dostum, bu sözünüz doğru değil! der. Adamcağız bu sefer sesini yükselterek feryat eder: -Ne yani, beni dövmediler mi! Bu inleyen sesi duyan Demosten, -Hah, şimdi hakaret gören bir adamın halini görüyorum, karşılığını verir. Sevgili Dost, Bir bedenin organları gibi olduğumuz söylenmişti bize ve biz buna inanmıştık. Çünkü bu sözün sahibi Peygamberimizdi. Vücudumuzun bir parçasının geçirdiği rahatsızlık hani bütün vücudu ateşler içinde bırakacak, bütün vücut bu rahatsızlıktan elem duyacaktı? Kol kesilirken dudak gülüyor; ayak kesilirken kollar el çırpıyor; bir göz oyulurken diğer göz futbol maçı izliyor. Bir cinnet olmalı bu!
Sayfa 136
Reklam
Bugün yazmak değil, konuşmak istiyorum seninle; ruhun yüksek sesiyle konuşmak. O halde bir minber inşa et bana denizin ortasında. Görenler uzaktan deniz feneri sansın bu kör fenerini. Akılları gözlerinde olanlar İsrafil'in surunu bekleyedursun, akıl sahipleri derhal mezarlarından çıkıp gerçek hayatlarını yaşamaya başlasınlar! Sevgili Dost, Bugün yazmak değil, konuşmak istiyorum seninle; ruhun yüksek sesiyle konuşmak. Kaltizatüs'ün nutkunu dinleyen Demosten gibi günlerce, yapamayacağını düşündüğü bir konuşma için hazırlandıktan sonra, bir gün ağzındaki çakıl taşını fırlatarak bağıra bağıra dalgalarla konuşmak. Sevgili Dost, Kalben ve bütün kuvvetiyle bir şeyi arzu eden kimse onu mutlaka yapar. İstemek, işte buna derler!
Sayfa 174
Günün birinde, bir adam Demosten'e gelip dövüldüğünü söyler ve davasına bakmasını ister.Demosten ona: - Dostum, bu sözünüz doğru değil! der. Adamcağız bu sefer sesini yükselterek feryat eder: - Ne yani, beni dövmediler mi! Bu inleyen sesi duyan Demosten: - Hah, şimdi hakaret gören bir adamın halini görüyorum, karşılığını verir.
41 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.