sevindiğim anda sen üzülürsün
sonbahar uğultusu duymamışsın ki
içinden bir gemi kalkıp gitmemiş
uzak yalnızlık limanlarına
aykırı bir yolcuyum dünya geniş
büyük bir kulak çınlıyor içimdeki
çetrefil yolculuğum kesinleşmiş
sakın başka bir şey getirme aklına
aysel git başımdan ben sana göre değilim
ölümüm birden olacak seziyorum
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
aysel git başımdan seni seviyorum
"Kadınlar," diyor bir ses zihninin derinliklerinden. "Kadınlar, onlarla oynayamazsın... Oynadığını zannedersin ama bir de bakmışsın, asıl oyuncak sen olmuşsun."
Kitap alabildiğine akıcı ancak bir o kadar da boğucu. Savaşlar, ölen umutlar, yıllarca ayrı kalan aşıklar, çocuk gelin ve 'sözde' dinle kandırılan binlerce insan...
Meryem'in evlendirildiği anı düşünüyorum da, sahiden bundan başka çözüm yok muydu? Onu çok seven babası neden diğer çocuklarına baktığı gibi ona da bakmadı? Kitabın sonunda hepsinin cevabı var ancak beni yine de tatmin etmedi. Daha doğrusu bu ataerkil zihin yapısından bir kez daha nefret ettim.
Kitabı okurken sürekli Leyla'yla yollarının nasıl kesişeceğini düşündüm durdum ama böyle bir şeyi gerçekten beklemiyordum. Sürekli dinden bahseden, çok ahlaklıymış gibi davranan Raşit, Meryem'le birkaç senelik evliyken (ki Meryem'le evlendiklerinde de aralarında fazla yaş farkı vardı) doğan Leyla'ya "evlenilecek kız" gözüyle bakacağı aklımın ucundan geçmemişti.
Kitabın sonlarına doğru bir şeyler bitiyor ancak benim hissettiğim bir "yarım kalmışlık"tı. Bir şeyler eksik kalmış, yaşanmamışlığın verdiği o tuhaf huzursuzluğu hissettim. Belki diğer okuyucular daha farklı yorumlayabilir.
Bu kadardı. Diyecek başka bir şeyim kaldı mı hatırlayamıyorum. Amcak yazarın diğer kitabı olan
Çok mutsuz bir sabaha uyandığında o gün kendine "Sadece iyilikleri ve iyiyi görmek isteyeceğim" diye söz ver. Gün sonunda bir bak bakalım, karşına neler çıkmış. Bunu denediğim her gün, iyilerin ve iyiliğin umudu yayılıyor bedenime.
"Azize'nin kekelemesini, fay kırılmalarıyla ilgili söylediklerini düşündü; derinlerde şiddetli çarpışmalar yaşanırken, bizim yüzeyde nasıl yalnızca hafif bir titreme hissettiğimizi."