Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Demokrasinin Cinsiyeti
Marjinalleştirilmiş ya da susturulmuş olanların güvence altına alınmış bir söz söyleme teminatına ihtiyaçları vardır,tam ve eşit bir yurttaşlığa giden geçici dönemde,demokrasiler yüzyıl lar a süren ezilmenin yarattığı denge sizliği onarmak üzere hareket etmeli dirler.Ben bunu”olumlayıcı eylem” olarak görüyorum.
Sayfa 20 - MetisKitabı okuyor
İnsanlık aşkıyla yanıp tutuşan insanlar olduğu gibi, buna karşı çıkanlar da vardır; aslında, insan ancak tekil olarak, bireyleri teker teker sevebilir; ben bu kanıdayım ve şunu da belirteyim ki, aşk için geçerli olan, nefret için de geçerlidir. İnsan denen her şeyde denge arayan bu yaratık, sırtına yüklenen kötülük yükünü, ancak nefretinin yüküyle denkleştirebilir. Ama, nefretinizi, ilkelerin, adaletsizliğin, bağnazlığın, barbarlığın soyut kavramları üzerinde yoğunlaştırın ve insanlıktan nefret etmeyi bir deneyin! Böylesi nefretler, insan gücünü gereğinden çok aşan, insanüstü nefretlerdir; ve bu yüzden insan, gücünün sınırlı olduğunu bildiği öfkesinden kurtulmak istiyorsa, onu ancak bir tek bireyin üzerinde yoğunlaştırma durumunda kalır.
Sayfa 282Kitabı okudu
Reklam
Zannettiğiniz kadar yumuşak olduğumda özüme saygınızı koruyamadığınızı, beni mutlu eden şeyleri tamamen göz ardı ederek hazır asker veya ne yapsanız alınmayacak, üzülmeyecek bir şamaroğlanı olarak gördüğünüzü anlayalı bıraktım ben, bir kertenin üstündeki yumuşaklığı ve merhameti. Zira anladım ki böylesine bir merhamet kendime zulmetmek demek. Şimdilerde anahtar kelimem; "denge".
Eser dört temel Evet Beyni ilkesini bizlere öğretip uygulamaya geçmememizi ve sonuçlarının nasıl olumlu dönütleri olduğunu anlatıyor. 1.Denge: Çocuklar üzüldüklerinde yeşil alandan (sakin,doğru yaklaşımlardan)ayrılıp ,kırmızı (öfke krizine)ya da mavi(durağan, kaskatı kesildiği )alana girebilir . Yeşil alana nasıl dönülmesi gerektiği ,nefes egzersizi ve yaklaşımlar ile farklılaşma nasıl sağlanacağını gösteriyor. 2. Psikolojik Dayanıklılık: Kısa süreli denge sağlandıktan sora yeşil alana dönen çocuğa uzun vade de dayanıklılığı desteklenmiş olup, zorlukların üstesinden gelemenin becerileri öğretilmiş olur. Sarılmanın önemi! 3. İçgörü:Çocuğa yaşadığı bir durum karşısında kendine dışarıdan bir gözle bakıp daha doğru davranışa yönlendirmeyi hedefler. 4.Empati: Çocuğu ilişkilerinde ben değil 'biz' dilini geliştirmesine kendini karşısındakinin yerine koymasına bunu acı çekmesi için değil, ona yardımcı olmak için yapamaya teşvik edilmelidir.
Sağlam, güçlü, işlevsel bir ego ruh sağlığının en önemli göstergelerindendir. Sigmund Freud’un insan ruhsallığını kavramsallaştırdığı yapısal modelindeki üç temel bileşen; id, ego ve süperegodur. Freud’a göre benliğe asıl işlevselliğini ve gücünü veren ego, “ben” dediğimiz ruhsal yapının kilit bileşenidir. Egonun görevi, id yani içten gelen dürtü ile, süperego yani dış dünyadan gelen beklenti ve kuralları uzlaştırarak basınçlarını azaltmak, iç ile dış arasında sürdürülebilir bir denge kurmaktır. Egonun işlevsel ve sağlıklı bir yetişkin hayatı sürdürebilmemizi sağlayan hayati işlevleri vardır: Dürtüleri, güdüleri ve duyguları kontrol ve regüle etmek, gerçeklik testi yapmak yani zihnindeki gerçeklikle dış dünyadaki gerçekliğin örtüşüp örtüşmediğini anlayabilmek, muhakeme yapmak yani akılcı düşünüp doğru karar verebilmek, düşünce süreçlerini takip edebilmek ve karşılıklı alışverişe dayalı sürdürülebilir nesne ilişkileri kurabilmek, egonun işlevleri arasındadır.
Öğretim ve Eğitim
Çağımızın üstün düşüncelerinin ilk sırasında şu fikir bulunuyor: Eğitim ve öğretimden beklenen sonuç, insanları iyileştirmek ve hatta eşit kılmaktır. Sürekli tekrar edilen bu iddia, sonunda demokrasinin en sarsılmaz bir inancı haline gelmiştir. Bir zamanlar kilisenin dogmalarına dokunmak ne kadar tehlikeli idiyse, bugün de bu inanca dokunmak o
Reklam
Sitare'nin doğru tespitlerde bulunduğuna inandım. En sonunda, "Denge madde lehine bozulunca insanın nefsi, mana lehine bozulunca da ruhu öne çıkıyor, biri diğerini bastırıyor Can Yunus!" dedi elimi tutarak, sonra devam etti, "Bazı insanlar maddeye çok düşkünlük gösterdikle­rinden manadan uzaklaşıyor, bazıları da maddeyi önemsiz bulduklarında veya sahip olamadıklarında mana kapısını aralıyorlar. Sen ve ben Can Yunus, sen ve ben, kader def­terinde inşallah mana kapısına yazılmış olalım!"
Işığın olduğu yerde karanlığı göz ardı edemezsin. Yaşamın olduğu yerde ölümü de kucaklamayı bilmelisin Serap. O da bizim evladımız sayılır. Biz de ondan biriyiz. Ölüm ve Yaşam. Işık ve Karanlık. Belki de insanı, akıllı olmaya iten gerekçe bu zıtlıktı. Zıtlıklar sayesinde denge bu kadar mükemmel işliyor. Daha önce hiç acı çekmemiş bir insan, mutluluğun ne demek olduğunu bilemez. Daha önce hiç gülmemiş birine de ağlamak yabancı gelmez. "Görüyorsun ya her şeyde bir denge, her şeyde bir zıtlık var ve Umay, daha önce hiç rüya görmemiş bir insana da gerçeği anlatamazsın. İnsanı mutluluğa götüren yegâne etken nedir biliyor musun? Zıtlıkların birlik olmasıdır Umay. İşte her şey birbirinin devamı. Birinin var olması için bir diğerine ihtiyaç var. Tıpkı biz gibi Umay, sen ve ben gibi . ♡
Sayfa 125 - fihristKitabı okudu
O kentteki ikametimin bir çılgınlığa yol açmasının bir bakıma hiç özel yanı yoktu, öyle ya, orada yaşayanların hepsi tedirgindir ya da psikolojileri bozuk kişilerdir. Çünkü dünyada değildirler, bu da oradan çıkıp dünyaya (örneğin Londra'ya) adım attıklarında soluksuz kalmalarına, kulaklarının çınlamasına, denge duygusunu yitirip tökezlemelerine ve alelacele yaşamlarına olanak veren ve yaşamlarını koruyan kente geri dönmek zorunda kalmaları için yeterlidir: Oxford'dayken zamanın içinde bile değildirler. Oysa ben zamanın da dünyanın da (örneğin Madrid'de) içinde bulunmaya alışkındım, dolayısıyla benim sapıtışım, o gece fark ettiğim gibi, başka bir türden olmalı, belki de kuralın tersine işlemeliydi. Hep dünyanın içinde bulunmuşken (yaşamımı dünyada geçirmişken) apansızın kendimi dünyanın dışında görüyordum, sanki bir başka fiziksel ortama, suya taşınmış gibiydim. Çılgınlık durumumun tam bilincine erişmem, Clare Bayes'in bakışında beklenmedik biçimde çocukluğumun beliriverişinden kaynaklanmış da olabilir, zira kişinin dünyada en yerleşik olduğu dönem çocukluk dönemidir ya da, tam çocuklar gibi söylersek, dünyanın en çok dünya olduğu, zamanın daha özlü olduğu ve ölülerin henüz yaşamın yarısını kaplamamış oldukları çağdır.
873 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.